Mutlak suretlere dayandırılmış farkındalıksız zihinlerinizin renksizliği karşısında düş çemberimi kuşanıp farkındalıklarınızı fark ettirinceye dek yollarınıza, sizin nazarınızda, taş koymaktan asla vazgeçmeyeceğim. Yapay yaşamlarının gerçekliğini sorgulamaktan aciz kalmış olmaktan bile çekinmeyerek kendince inandığını sandığı erdemler üzerinden ahkâm kesmekten geri durmamakla kalmayıp aynı zamanda bu yaşantıyı her manada başkalarına empoze etmeye çalışmaktan yorulmayanların yollarına ise en büyük kayaları yerleştireceğim. Bu kayalar öyle büyük olacak ki arkasında kalanlar kendi gerçeklikleriyle yüz yüze kalıp bu gerçeklikleri anlamak zorunda kalacak ve anladıkça konfor alanlarının daralmasının getirdiği huzursuzluk hissini vücutlarının her zerresinde hissederek boğulduklarını zannedecekler. Kendilerini farklı gözlerde değerli görebilmek için taktıkları maskelerin sayısınca kişiliğe bürünen bünyeleri iflas edecek. Kimse tarafından değer görme ihtiyacı hissedilmeden de hayatın ‘yaşanabilir’ olduğuna dair inançlarını en azından sorgulamaya başlayacaklar. Çünkü tüm bu dönüşümleri yaşamadan ve tüm bu sorgulamaları yapmadan kendini kaybedip tekrar tekrar bulmadan yaşanabilecek tek hayat, düzmece bir hayattır. Uydurma yaşamların sahte mutluluğundan kopmaktan ve hissederek yaşayıp ruhundakileri dışa vurarak yol olmaktan çekinmeden yaşamalıyız. Yazarken bile bu kadar zorken kim bilir yaşarken nasıl kanatır tüm bunlar.