adımlarım

karda issiz

kelimeler

dudaklarımda hissiz


sensiz kalbimin odacıklarında tonla kasvet

devam eden bu yolda adımlarım bana hasretli


ardını görebildiğim her duvarda silüetin

aklımın içinde ellerimdesin,

yapayalnız ruhumun kayıp izlerinde ismin

ve o kahpe kuşların çırptığı kanatlarda sesin


sen her şeyinle benimsin

sen her şeyimde benimlesin


lakin yoksul bir evlat acısı gibi

yalnız zihnimin içinde benimlesin


yazıp siliyorum ve bu huzursuz naralar canıma yetti

necabetpenahlara kan kusturup bu kalemi idam edeceğim


tehdit gibi geçiyor zaman hatıratımda

dakikasıyla, saniyesiyle

ah, yapma

bu kadar nefreti doğurma bana


bu duvarlar...

çok şey biliyorlar.


"biz aslen kimiz ki?

bu sorular neden cevapsız?

ölüm,

konuş benimle

neden yanlış yaptığını sandık?

amacımız neydi tanrı?

yolumuzdan mı saptık?

bir diyar yaratıp

içindeki faslı neden asılsız bıraktın?"


senin yerinde olsam intihar ederdim tanrı.

işte verdiğin bu ruh, sana karşı

bir kalemşörüm ki mürekkebi batsın


bana bahşettiğin bu nefret

artık hizmetini aştı

artık eşgalim yaşlı


ellerim yakanda tanrı denen hergele

her düzenin yaratıcısı, çok bilge

sen, yalnızca hengamelerin başlangıcı

ve kırbacınla acı çektirmekten zevk alan zavallı!

yazdığın kaderler batsın!