Alnımda bir yara izi... Bir hikayesi olsun isterdim. Çocukluğumda bir yeri vardı. Ama anımsayamıyorum, su çiçeği izi miydi? Öyle olmalı. Öyle çok büyük bir şey değil. Ufacık bezelye tanesi gibi. Yinede gözüm şu aralar hep oraya takılıyor. Hiç olmadıgı kadar büyük bir dikkatle bakıyorum. Bu kadar çirkin oluşunu bu yaşıma kadar fark etmeyişimi garipsiyorum. Ben görmediğim sürece kimsenin gördüğünü sanmıyorum. Öyle olur genelde. Ama ben bir kere gördüm. Aynada izliyorum yuzümü. Kusurlarını sayıyorum bir bir. Gözlerim fazla küçük diyorum. Kirpiklerim de yokmuş gibi. Kalın kaşlarımı sevemiyorum, sürekli de dökülüyorlar. Burnum fazla mı büyük, çenem çok mu geniş, yanaklarım da şiş, saçlarım niye bu kadar çok dökülüyor... Sayacak ne çok şey var. Kusurlar ne kadar da fazla. Güzel şeyleri arıyor gözlerim. Pek bulamıyorum. Güzellik nedir diye düşününce de bir sonuca varamıyorum. Sadece faydalı olmalı diyebiliyorum. Ama fayda yetmezmiş güzel demeye. Biçim şartmış. Ben güzeliği sevmem ki öyle. Böyle çok yapay bir şeymiş gibi gelir bana. Sanki güzel olan, kusurun eksik olduğu her bir şey aynı geliyor gözüme. Mükemmel ve güzel ama... Amasını bilmiyorum. Bir sürü aynı güzellik. Kusurun ta kendisi gibi. Şeye benzedi iyice. Ne demiş Dostoyevski bütün güzeller birbirine benzer, her çirkinin de kendine has bir kusuru vardır :) Bir çirkinin kıskanç lafları gibi işte. Ulaşamadığı ciğere mundar diyor. Neyse... Kusurlar diyorduk. İnsanlar kusurlarıyla kalıyor benim aklımda. Önce kusurlarından tanıyorum, onları mesela. Kusurlarından sevmeye başlıyorum daha sonra. Tabii gizlemedilerse. Genelde gizlerler de. Öylesi çok yorucu. Hepimiz oynarız bir mükemmeli. Saklarız bir gülüşün ardına gerçekleri. Sahteden laflar ederiz, epey de sahicidir. İlginç şey doğrusu. Sonra kusurlarını yaşayan birini gördük mü ayıplarız. Kusurlarından çok beceriksizliğini sanırım. Bunu da gizleriz ama, mükemmeliz ya. Kendimizde saklıyoruz bir şeyleri, onlar da hatırlatmasın işte. Sonra... Ben kusurları daha insani buluyorum. En gerçek yanlarımız bizim. En olduğu haliyle var olan. Yalnız bize özel. Çocukluk gibi. Bunca çabayla gizlemek zorundaysak bu yanlarımızı, nasıl severiz ki kendimizi? Bilemiyorum doğrusu. Gizlemek zorunda olmak nasıl bir eziyet insana. Mükemmeli mi beklemeli illa. Mükemmeli mi aramalı durmadan. Açıkça yaşamak için benliğimizi. Kusurlardan başlarsak sevmeye mükemmeli bulamaz mıyız kendi içimizde?