En nefret ettiğim iz de bu. Neden biliyor musun,  çünkü zevk aldım. Çünkü artık alışmıştım. Tepkisizliğin izi bu ve ondan nefret ediyorum. Üzerime önce kelimelerle yağdı. Yetmedi. Göğsünden çıkardığı çakıyı yuvarlayarak silkeledi kanını üzerime. Yetmedi.  Pul pul fokurdadı lavı aşkın kafatasımda.


Bir ejder kafası bu. Bir lanetin kafası. Sakallı gecelerin uzanarak üstüme öpmesiyle beni tenimde birkaç cızırtı. Yetmedi. Son dalga frekansımı ayarlayamadım. Uğuldayarak yaşıyorum hayatı şimdi.  Bir nefretin alaca uğuldaması, bir kinin, bir öfkenin, mecaz evlerin gerçek uçurumlarında acayip bir uğuldama çiziyor soyismimi.


Vahşi putlar benim atalarım, senin vahşi sarışınlığından uyluklarıma yayılan. Yetmedi. Bir katil olduğunu hayal ettim dün gece. Dün gece ısırarak bir kabusu kaba etinden tuzağıma çekiştirerek onu evcilleştirdim. En nefret ettiğim iz de bu. Çünkü onu sevdim. Arkası ayçiçeği tarlalarına açılan gizli mağralarda besledim onu. Parmaklarımı iterek ağzına dilini okşadım. Yetmedi. Gözüm azı dişinde. Sökersem onu, sökersem izini belki-


Çamurlaştırmak mı yüreği? Özlemek koçanlarından damıtıyorum tek tek bu izleri. Bu izler en nefret ettiklerim. Bir dağa yaslanmak için aynı ölçülerde dağlaşmam gerekti. Narsist bir kambursun sen; vahşi ama telaşlı, nadiren diş gösteren, serçe parmağı seyiren durmadan. Şaklabanımı yüzümde unutarak bir duvar yazısına ant içtim.


Bir balkon demirinde palazlıyorum ensemi. En nefret ettiğim iz de bu. Bir heyelanı sırtımda sana getiriyorum. Senin vahşi sarışınlığın, benim aksi tanrılarım. Senin omurganda uzun bir diken, benim omzuma yapışan kelebek. Senin bukleli saçlardan alacağın var, benim düz yaşamlara vereceğim. En nefret ettiğim iz de bu.


Önce aşktan konuşmaya başlar izler.

Yetmedi.