‘’aynasını çıkarmış yüzünü bir ressam gibi inceliyor burnuna pudra süngerini sürüyor ve bir süre düşündükten sonra dudaklarına ihtiyaç duydukları kırmızı rengi sürüyor’’ 

 

Gözleri baygın ışıkları sönmüş ve parfüm kokan bir odada. Jinny'nin elleri yok. Jinny bir kadavra gibi yaşıyor yemeği ve suyu verilen düşünceleri öngörülmemiş kenara itilmiş bir farecik o. Jinny’nin elleri olması gereken yerden iki üç çubuk çıkmış.  

Ona makyajını yapmak için gittim. Pudra süngeri ve kırmızı ruj aldım. Sünger pudrasızdı Jinny bunu dert etmedi. Uzanmıştı ölü yatağında beni bekliyordu. Önce ona ekmek arası hazırladığım sandviçi yedirdim. İçinde bir tane zeytin ve küçük bir domates parçası vardı. Afiyetle yedi Jinny. Su içirdim. Yanaklarından taşanlar yastığı ıslattı. Saçları da yağlanmış yastıkta sarı bir iz bırakmıştı. Makyaj yapacağımı söylediğimde gözlerini dikmeyi kesti tavana döndü yüzünü. Elime pudrayı alıp burnuna yanaklarına dokundurdum. Zarifçe gezdi sünger. Ruju çatlamış dudaklarına sürmek zahmetli oldu biraz taşırdım. Odadan çıkmayacağı için sorun etmiyorduk. 

Virgin geldi ve bu saçmalık ne! diye inledi. Jinny’i bez bebekmiş gibi kaldırdı yataktan ve o hasta kıyafetleri, içindeki boşlukla sallandı. Pürüzlü yüzü taşmış kırmızı dudaklarıyla ve ağzının kenarında kalmış ekmek parçası onu olduğundan daha tatlı gösteriyordu. Jinny’ e elimi salladım artık gitme vaktiydi.  

-Virgin, biraz daha kalamaz mı? diye sordum. 

Hayır diyerek kestirip attı. Gözlerim yaşlanmıştı Jinny’i nazikçe kucağıma çektim. Islak yağlı saçları yumruğumu gizliyordu. Boynu bir düğüm gibi sıkıca dikilmişti kıyafetleri bol geliyordu, canını acıtmaktan çekinerek sarıldım. Kulağına: 

-Her nereye gidiyorsan ben orada olacağım, diye fısıldadım.  

Virgin sıkılmıştı bebeği kaptığı gibi odadan çıktı. Jinny’den kalan boş yatağa baktım, iki üç çubuk ve sarı beyaz lekeli yastığına baktım. Pikenin üstüne ruj bulaşmıştı sünger de orada bekliyordu. Yatağa çıktım. Gözlerim dalgınlaştı.