Kardinal rengi spazmın iç sesinden kalan mısrayı üzerime giyinmiş, cazgır bir tahta burun satıcısının kulak tırmıklayıcı ezgisini üzerime örtmüş, uzun uğraşlar uyandıran uzlaşma uygulamasını üzerime uydurmuştum. Gömülsün kahve bi’ zannediş, kılımı kılık değiştirmeye kıpırdatma aydınlığı karmaşa düzeyinde görülsün. Bu har, buharlaşmaz mı gönlünce; bu kar, bıkar da kanmaz mı ömrünce? Cümlem yontuldu, kaldı kursağımda; ekoseden safra kesem ne kabuk bağlasın. Cezalandırma kağıdı, cezalandırma kurşundan dolayı. O tükenir, burulur tükürüğü. Yerlere damlatmaya korkar olduğumuz parke taşı sırçası, perdesiz kalabalığın karşısında fırt fırçası. Hangi sabah sandalyenin olsun? Gün ışığı kalaylama, kolay mı loş, olay mı zarfsız kanaat?