fırat'ın gözleri, yenilmek uğruna sıkılmış zorluğu meşhur elli kurşun gibi ülkenin bağrına saplandı

sesim kendi terazisinin ölümlerinde sevişmeleri ve bedellerini aklamak peşinde

tuttum dediklerim suçsuzca kaymakta ellerimden

kaydı dediklerim, zorla tutuşturulmakta ellerime alevlerle yeniden

ve mümkünü olmayan her şey biraz, fırat'ın gözlerinde naz ve şehvetleri

ölümlerime düzlemekte


fırat'ın gözleri güzel

bülbülleri yerli yerinde

elleri kirlenmekte

ayakları gitmekte

şakaklarında tüm ilmim

başı hep şu yana dönmekte

dönüp dönüp, beni cahil koymakta


fırat'a demek istediğim,

bülbüllerimi yanlış yerlere kondurdular

hepsini beni terke zorladılar

toz duman içinde sorularımız,

cevapları en zalimce demirden kapılar ardında

esirgenen bir yardımın yüreği gibi, ağır ağır ölmekte

bir, medet dediğim şah damarımda durmakta

gerisi alnımla kulaklarım arasında

hâşâ ki

yaşatmak değil, yaşamaktan acizliklerle doluşuk

onarılması mümkünsüz küçüklüğümü bana itiraf etmekte


fakat fırat'ın gözleri

kaçmak uğruna atılmış üç adım gibi neşterlemekte ülkenin kabuğunu.