her türlü sesten

soluktan

boğucu taşra sıcaklarından

"nereye giderse gitsin" yokuşlarından

 -nereye giderse gitsin

 özellikle yokuşlarından-


***


bazen kapalı kutulara dönüşürüm

ellerim köşesinde öylece unutulur.

hiç aranmamış

bilinmemiş

tanınmamış olmayı dilerim.

sıradan bir akşamüstünden hiç mi hiç ayırt edilmem bu vakitler,

hani, güneş battığı anda unutulur:

ne sabah ne akşam, ne de kendisi.

sesimi bastırır şehir, yorgun telaşlarla kapanır üzerime.

heveslerimle beslenir.

adresler sorulmaz artık,

çocuklar aniden büyür ve evlerine döner.

evlerine,

ne garip.

kimilerinin anlam vermekten kaçtığı:

televizyonlarına ve kitaplarına ve duvarlarına ve sevgilerine ve sigara paketlerine ve şişelerine ve tekrar sokaklarına --

dur.

nereye kaçacaksın?

uzağa.

ne garip.

belki bir bakışına masum sokak kedilerinin?

yüzüne esen rüzgara?

saçlarından süzülen yağmur damlalarına?

siyah-beyaz fotoğraflara?

daha pek çoğuna elbette:

hayatın içinde yeri olmayan bütün anlara.

bütün sahte güzelliklere.

belki sahte mi gerçek mi fark etmeyecek kadar güzel olana.

neden güzel olana?

bilmiyorum, kaçıyoruz ya!

ne saçma ve ikiyüzlü ve aptalca.

kaçmayı hak etmiyorsun.

kalacak ve tükeneceksin.

peki.

iyi geceler tavan

ve sevgili duvarlarım.

sessizlik.

ve sevgili duvarlarım:

"kaçmak yolla olacak iş değil."

elbette değil.

"ancak kaybolabilirsin."


***


ben, her yerde ne çok.

hep karşımda.

ben, olmak istemediğim kadar.

kaçamıyorum.




Tablo: Edward Hopper - Sunlight In An Empty Room