Kadınların hayatımızdaki yeri tam olarak neresi?


Son yıllarda artık yerlerinin toprak olduğunu görüyoruz. Sürekli katledilip toprak altına gömülüyorlar. Yalnızca bedenleri değil; hayalleri, sevdikleri, hiç tanımadıkları halde kendini yerine koyan insanları gömüyorlar. Ve kimsenin buna sesi çıkmıyor. Sosyal medya üzerinde gündem olup kendi çözümünü arayan kadınların gündemi haricinde kimsenin hayatında yer edinmiyorlar bile. Birkaç “üzgünüz” kelimesine konu olmaktan başka bir şey olamıyorlar. Günümüzde “kadın” sürücü, “kadın” polis memuru, “kadın” doktor olarak sıfatlandırılmak çok acı. Çünkü bu, bizim erkekten fazlasıyla ayrı, kimi zaman eksik olduğumuzu bilinçaltına yavaş yavaş eken cümlelerin çirkin başlangıçları. Biz kadınlar cümlelerde, tanımlarda, anlatımlarda daha hayatın en başında ayrıştırılmaya başlıyoruz. Ve daha sonra süreci yönetirken oldukça zorlanıyoruz. Bir kadın olarak taciz edildiğinizi anlatırken zorlanıyorsunuz çünkü insanları inandırmak oldukça güç. Sizin duygusal davrandığınızı, yanlış anladığınızı, kuyruk salladığınızı düşünüyorlar. Öldürüldüğümüzde bunların arkasına sığınarak bizim “katlimize” sebep buluyorlar.


Ne zaman bir insanın ölmesi için herhangi bir sebep mantıklı bulunur oldu? İnsan ölmüş, bir insan ölmüş arkadaşlar!


Kadının ölmesi çok olağanlaştı. Bu yüzden bir kadının ölmesine değil, neden öldürüldüğüne bakar olduk. Ölmesi, canice katledilmesi değil umurumuzda olan, katilin nasıl daha masum olacağı.


Kadınların baş ettiği tek zorluk ölüm değil tabii ki. Sokağa çıkmadan önce iyi bir şekilde hazırlanması gerekiyor. Dolabındaki kıyafetleri 'bunu giyersem kim ne der' şeklinde sıralandırıyor. Bu kıyafetle işe gidemem, bu kıyafetle otobüse binemem, bu kıyafetle yan komşu Ayşe Teyzeʼnin sözlerini geçemem derken bir kadın kendisi haricinde herkese en uygun kıyafeti seçip sokağa çıkıyor. Herkesin kahkahalar attığı bir şakaya gülmekten çekiniyor, gülmek kadınlar için insani bir duygu değilmiş gibi kendilerine yaftalanacak olan sözlerden korkarak duygularını bastırıyorlar. İş yerinde kendilerine söylenen tüm sözleri duymamış gibi yapıyorlar. Patronlarının ön yargılarını yıkarak yalnızca yaptıkları işle gündeme gelmek için çaba sarf ediyorlar. Aynı işi yaparak başkalarından daha az paralar kazanıyorlar.


Anne olmak istemeyen bir kadını eksik ve aciz görüyorlar. Hakkını aramak isteyen bir kadını çok göze batma diye uyarıyorlar. Çünkü kadınlar kapalı kapılar arkasında, kapalı hayatlar yaşamalılar. Kadın olmanın zorlukları saymakla bitmiyor. “Tam anlamıyla kadın” olmak için para kazanmalısınız, çocuk yapmalısınız, iyi bir eş olmalısınız, eve yorgun argın gelseniz bile kocanızın ağzına layık bir yemek sunmalısınız. Kendi sorunlarınızı bir kenara bırakıp erkeğinizi mutlu etmelisiniz. Çünkü siz “tam anlamıyla kadın” olmalısınız. Sizi hiç tanımayan, belki adınızı bile bilmeyen insanların ağzına laf vermemek için, mahallenin huzurunu bozmamak için her şeyi tam yapmalısınız.


Yapmanız ve yapmamanız gereken her şeyi toplum size söyleyecek, sizi şekillendirecek. Her şeyi başardım derken sapkın bir adam gelip sizin canınıza kıyacak. İşte toplum o zaman sizde kesinlikle bir eksik bulacak. Kadın yalnızca bir insan olmayacak, topluma yakışır olacak. Dünyanın her yerinde kadınlar sorunlarla boğuşurken bu sorun nasıl ortadan kalkacak? Bu sorun yalnızca kadınların değil insanlığın sorunu olduğu gün; toplumu yönlendiren, büyük kitlelere hitap eden kişiler doğru sözler söylediği gün insanlık değişmeye başlayacak.


Kadın cinayetleri, kadınların yaşadığı zorbalıklar yerine herkesin eşit ve mutlu yaşadığı, kadının yalnızca insan olduğu günlere uyanmak dileğiyle...