Bu dünyayı koşuyorum kafamda

Gece bana bir yelpaze sunuyor

Bir seçki kümesinin büklümlerinde kurnaz bir tilki

hangi kelimelere tapacağını arıyor

O değişik değişik yastıklara hapsettiğim terlemiş, sıcamış ensemi çekmeceme sokup

yeni bir ense satın almaya uğraş oluyorum uyuyuştayım

Sabaha kalkmayı kendi çapımda kalkınarak duran bir zorbalık gibi boşaltıp

medeni diye anılan ruhu herkeslerce bilinmiş fabrika yığınlarından uzak, bana olan ışık topunu koynuma sokuyorum

Sonraları karanlığı görme denemeleri...

Çok ışık var kör müyüm neyim?

Hayır ama, daha yeni uyandım.

Nedir buradakiler ya ileridekine ne demeli,

neden yeşil.

Körsem yeşil nereden girdi ta koynuma

Nasıl nasıl nasıl, nasıl öğrendim bu tekrarı

Didiniyorum, sisifos ve aşağı yukarı.

Denemeler, rıhtım ağızları:

hangi binanın masasına duvarına tapmalıyım

Karanlık, kaçışmış yüzümü aynalara sürttürmekte geceleyin

boşluğa bir yankı yayılıyor buradan

boşluğa

boşluğa aaAA aa

Kaçıyorum gündüz olduğumdan

kaçıyorum geceyi koynuma alıp aydınlanma iç çekişimle.

Işık kafama çarptı, vakit "Ping-pong Masası"nda tak tak!

Derin kelimesi kendi tekrarını karanlığa fırlatmak için yeni kulluklar yeşertmekte

harman olmak isteyen beyinlere minimal ama modern silah tasarımları ajansı kurdurtmakla

-affedilmeyecek şey gece-

Gece, canlı olmak isteyenlere saldırıyor

nar çiçekleriyle kendi değerini insanın gözünde yükselten ağaçlar, daha bi' sessiz salmakta hayata kendilerini

Gece zehir üretimleri, biyologlara kalırsa sıradan,

Ah nee kaddar da tanımcı okuyucu!

Karanlığa bakma körlüğü, düşüncelerin tekliğe olan özlemini çırpındıradursun

Ellerimiz kelimelere sevda düğümü atma denemesine kalkışadursun

Yakıcı, bu damlalar bile söndüremez.

O her gece inen uykunun yasaklı bildirisi ayetler

bir genç bedene ordular hedeflemekte

Ölüm bir tazeliğe, adak adak adanmakta,

makta

taa

baştan beri

beraber doğmuşuz

ki ölmeyelim!