22 Nisan 2020, akşam sekiz buçuk.
Bugün kafa tatilimin son günü ama tabii artıkhayatın akıcılığını arttırmak için kendimi kırbaçlayarak daha iyi ve daha donanımlı olmak adına haftanın her günü kendime psikolojik ve ruhsal olarak eziyet etmeyi düşünmüyorum. Makine değilim, artık biliyorum. Yine de boşluktan ciddiyete davetiyemi aldım bugün, bir aydan biraz daha uzun bir süre sonra (şimdiki fakülte için tabii) umarım son finalime gireceğim.
Bugün yağmurlu, soğuk, aydınlık, beyaz ve güzel sayılabilir bir gündü.
Günlerimi farklı farklı renklere boyayabiliyor olsaydım bugün içinde bazı lacivert rüzgarların estiği soğuk ve açık bir yeşil kullanabilirdim ya da kenarları altın sarısı incecik bir çizgiyle çizilmiş yaban mersini, küçücük puantiyelerin olduğu açık, metalik bir gri de olabilirdi.
Şimdi belki bir kek pişiririm ya da bir kahve alıp derse otururum. Ama tüm bunlardan önce bugün birkaç defa karşıma çıkan bir güzellikten bahsedeceğim.
On altının bir miktar şanssız olsa da benim için ne kadar değerli olduğunu söyleyerek başlayacağım buna.
On altının herkes için değerli olduğu kesin tabii.
Zira 1 gr altın 396 TL ediyor şimdi.
16'nın da muhakkak birçok seveni vardır.
Ama 16'nın kendisi de bilmeli ki ben de tutkulu bir hayranıyım ve kendisine olan sevgimin hiç tükenme hevesi yok. Sebebi olmadan, hayır, mutlaka ya da belki vardır bir sebebi, doğrusu sebebi açık olmadan ama tüm ciddiyetimle seviyorum bu güzel sayıyı.
"Sevgili 16,
Çok güzel, çok anlamlı, hüzünlü ve sevinçli, derinlikli ve sevimli bir sayısınız... Mekandan ve zamandan bağımsız delice bir sevinç kaplıyor içimi sizi her gördüğümde. Beni çok iyi tanıdığınızı hissediyor gibiyim, bir sayı olsam ben de herhalde sizin gibi bir 16 olurdum ya da çocuğunuz 4 ve torununuz 2'nin birleşimi gibi bir 6.
Sevgilerimle... "