Bir dilencinin gözünün içine baka baka yalan söylemesidir aşk.
Aşk öyle tarifsiz bir duygudur ki, tüm metaforlara uyar.
Öyledir ki, yalan söylediğini bile bile
bazen gönlün el vermez,
başkasından da isteyeceğini bile bile
o an içinden ne koparsa yardım etmeye çalışırsın.
Öyle âsî ve âdîdir ki aşk,
Yanında küçük bir kız çocuğu dolandırır,
Yâhut bir bebek..
Acımasız soğukta,
kalbini söküp atmak için
yeni doğmuş bir bebeyle
içinde ne varsa vermeni ister.
Verirsin.
Ve daha kötüsü
Vereceksin.
Zorundasın çünkü,
İçinde biraz olsun insanlık varsa dersin;
Başkasına gideceğini bile bile
Ben de vereyim bir şeyler..
En azından o çocuk için,
En azından başka yerlere daha az gitsin diye;
Cebini başkaları doldurmasın,
Bir gün de olsa işine ara versin,
Bir gün de olsa düzgün bir şeyler yiyebilsin diye..
Velhâsıl aşk en âdî duygudur
Âdî olduğu kadar da naiftir, güzeldir.
İçini acıtan ve bunu sevdiren mazoşist ve sadist bir duygudur aşk.
Aşka kelam yetmez,
Kâğıt ve kalem ise hiç yetmez.
Yazdıkça yazarsın
Yazasın gelir çünkü
Bilinmeyen bir lisânı
Bilinmeyen bir alfabeyle
İmkansız bir istekle yazmaya çalışmaktır aşk..
Mürekkebi kan olan bir kalemdir aşk,
Kağıdı da âşıklar..