güneş görmeyen ofisimde ömrümü harcadığım için bulduğum her fırsatta kaçtığım yerdeyim: iki karış yeşilliğin yanındaki bankta.
güneş, tatlı bi rüzgar, başımın üzerinde bi çınar var, devasa.
zamanımı üç kuruşa sattığım patronumun izin verdiği süre tam 48 dakika sonra dolacak.
.
(ne tuhaf kendimize ait olan zamanı kullanmak için bizden daha çok parası olan insanlardan izin almak.. düşünme bunları elif, kira var, faturalar, tabii ki çalışılacak)
.
güneş kemiklerimi ısıtıyor, şu iki karış yeşillik ruhumu.
ruhum bi yerde daha ısınmıştı kısa bi süre önce.. su an hatırladım bunu: terminalin üç numaralı peronunu.. sabahın altı bucuğu..esmer bi kale turizm yolcusunun gülen yüzünü, telaşını ve valizinde getirdiği mutluluğu...giderken onu da götürdü zahir, bundandır kalbimin teselli bilmeyen burukluğu.