Ada ikliminde tam dört kez yuvarlandı devirdiğim çamın kozalağı. Okaliptik bir aydınlanma yaşadı parmak uçlarımız yine de. Bu iz, birbirimizi, her uçta, üç basamaklı ve tüm basamaklarında farklı adımlar bulunan en küçük çift sarı bir müsline sarmakta. Bu giz, birbirimize ve birbirimizde “antipasto” olmanın arka dolabı.
Rastgele bir ruh duyumunda tınlıyor incilerin, potansiyel bir pus aleti sessizliğinde cismen ve düpedüz karşımda duruyor. Kızıl ahşap maskenin kaçıncı harfi düşsün diye sürmeliyiz. Sesinde ne tütsüler yandı. Benzim yeniden kendi renginden ödünç. Hep kapı eşiğinde prangalı bir tehdit değil bu mevcudiyetin.
Ada ikliminden mizacını çıkaran buğday tanesinin başağında tütüyorsun. Her iklimimiz ayrı mayalanıyor, başka zeminlerde, paralel düzlemlerde. Benim “arkhe”m, biçimlendire biçimlendire büyüt kuramlarını. Camdan kırıp kırıp yutma o sözcüklerini, getir zamanını, kırp fazla mizacımı.
Ben ki, kalamadığım denklemin sabitinden kopardım harici farkındalığımı, seninle “phi fenomeni”. Oysa ben, gerçeğimi klasik bir parke açısında arayıp durduğum bu posasız kentte ortada duruyorum, sana üç gün dört saat yirmi yedi dakika kala ipek döşemelerim.