Yüreğim delik deşik, oluk oluk akarcasına kan kırmızısı bir nehir.

Ciğerime saplanan bu keskin ağrı, delip geçen en sert kemiklerimi kırarak, ve yırtarak derimi, en beyaz duvarlara sıçratıyor kanımı.

Damarlarımda akan kan kalmamış, her yerinden su sızan bir gemi gibi en diplere batmaktayım.


Okyanusun korkunç koyusu boğuyor beni, boynumda tırnak izleri, gözlerim kan kırmızısı.

Okyanusun korkunç pençeleri, soğuk nefesi ensemde sürekli, güzel ezgili, alımlı bir deniz kızı gibi.

Okyanusun tuzuna karışacak kanımın kırmızısı, dağılacak tuzlu suyun içersinde, ve sonunda "ben öldüm" diyebileceğim.

Bir tek bu uçsuz bucaksız okyanus öldürebilir beni.


Kan kırmızısı güllerle dolu bir bahçe görüyorum, zili yok bu bahçenin, çiti yok korkuluğu yok.

Savunmasız güller ile dolu, ya rüzgardan ya yağmurdan, ya doludan kırılmış;

Ya kökünden canice koparılmış, bir kenara atılmış, üzeri çiğnenmiş, yaprakları bir hiç uğruna ele yüze sürülmüş...

Dikenini batırmayan yine gül, onu koparanın incitenin kanını akıtmayan yine gül.


Hüzün, keder, acı; ne bir kağıt kalem yetiyor 

ne de bir zaman dilimi.

Dilim dilim olan duygularım, hayallerim altında ezim ezim eziliyorum, yaşamak varken onları.

Yaşatmak varken.

Ya duygularım öldürüyor beni, ya ben onları, her türlü kaybedeceğim; ya duygularımı ya benliğimi.


Silik anılar geçiyor bazen gözümde, yaşamadığım anılar; ufak bir çocuk görüyorum, çaresiz, hiçbir şey bilmeyen, bilmemeye zorlanmış.

Bir ev görüyorum, duvarları kan kırmızısı, yerleri acı ile döşenmiş, kapı eşikleri hüzün ile bezenmiş.


Bir çocuk görüyorum, kız çocuğu; elinde bir umut gibi sıkı sıkıya tuttuğu birkaç erik.

Ama elinden asla tutulmayan, kendi zihin mahpusuna terk edilen.

Acıların en acısı yaşatılmış, yaşanmasına dahi izin verilmemiş acılarının. 

Sevilmemiş, elindeki eriklerden başka seveni olmamış.

Bir çocuk görüyorum, kız çocuğu; gül kokulu pembe elbisesiyle neşe saçan, ama acısından, mutlu maskesinin ardındaki tuz denizinden kimsenin haberdar olmadığı bir çocuk.


Özür dilerim.

Sabahı kapına getiremiyorum.

Kuşları camının önüne, ağacının dalına konduramıyorum.

Güneş açtıramıyorum yatağına her sabah.

Soluduğun hava kadar olamıyorum yakınında.

Saramıyorum yaralarını, merhemim yetmiyor.


Yaşatılanlar için özür dilerim.

Seni sevmedikleri,

Sana bakmadıkları,

Seni saymadıkları için özür dilerim.


Saçına dokunan herhangi bir rüzgar,

Tenine değen herhangi bir toz,

Yanından geçen herhangi bir yağmur zerresi,

Hepsinin suçu ağır.

Kalbindeki, kalbimdeki sızı kadar ağır.

Kan kırmızıları içersinde özür dilerim sevgilim.


Özür dilerim.