soğuk uçurumların üstünde

göğü resmedermişcesine kuşlar uçuşuyor

kanatlarına değip süzülen havanın kokusu

mavileştiriyor her yanı, geldikleri yerdeki gibi

kırlardaki çiçekler, ah gökyüzüne doğru enine boyuna her yer nasıl da sevgi kokacaktı

renkleri solarken boyunlarını büküp yatmasalardı toprağa

bu yüzden mi tütüyor toprak ıslandıkça?

kanatlarla çizilen bulutlardan gelen mavi yağmurla

fakat şimdi bir sessizlik sisi buğulaştırıyor her yanı

çiçekler tekrar tomurcuklandı mı, hala ölü

yağmur da maviliğini alıp gitmiş çok uzak ülkelere

kuşlar, kim bilir

belki de aldanmışlardır yine bir renk cümbüşüne

her yer gri şimdi, karaltılar dolanıyor

bir ölüm kokusu sinmiş renklerin üstüne

aşkla yaratılan fakat ölü doğmuş bir bebek gibi

sisli bulutların hüznüyle çerçevelenmiş aynanın içinde bir kuş gölgesi gizli

kanatlarıyla, martı gözlerinin rengiyle bana bakıyor

derinlerde bir yerde, belki bir rüya

ya da bir hayal

parmak uçlarına dolanmış arzular

bir martının gökyüzünü renklendirmesi gibi

uçuyor bedenimde

ve aynanın içinde kuş yok artık

kim bilir hangi bedeni, hangi gökyüzünü renklendirmeye gitti