Saçakların altında salınan
Esir edilmiş ruhumun sesini duyuyorum
Uykusuzluğumun beni tüketişini görüyorum
Karabasan gibi çöktü üzerime uykusuzluk
Göz kapaklarımı aralık tutmakta zorlanıyorum
Uyku bana sarılmak isterken
Zihnim buna şiddetle karşı çıkıyor sanki
Bense arada kalmanın o ızdırabıyla izliyorum olan biteni
Kaç gece haber aldım senden bilemezsin
Rüyalarımda bile kapının ağzında duruyordun
Gülümseyerek bakıyordun bana
Senin varlığından haber birileri vardı masada
Ben hariç herkes keyifliydi
Şakalaşarak yemek yiyordu herkes
Bomboş bir tabakta senin yansımana bakıyordum
Öylece, soluk yüzün kazınmıştı
Yansımanda bile uzaktaydın gülümsüyordun
Olacakları merak etmiyorduk
Ne dün ne bugün hatta yarının bile bir önemi yoktu
Önemli olan geçip giden zamandı
Mutfak dolaplarına çevirdim gözlerimi
Yıllara meydan okuyan bir kayıtsızlıkla bakıyorlardı bize
Biri hariç
Solmuş kahveliyle sana bakıyordu, senden tarafa dönüktü
Yılların yıpranmışlığını kaldıramış gibi yerinde durmak istemiyordu
Bütün olan biteni dökmek için, zamanını bekliyor gibiydi
Haykırmak istiyordu bardakları
Birbirleriyle bir alakaları olmayan bardaklardan kurtulmak istiyordu
Sert bir şekilde kapattın dolabın kapağını
Arkanı döndüğünde sinsice gülümsedi sana
‘’Sana benziyor’’ dedim dolaba bakıp
İçimden taşan karanlık gibi siyah bir thsirt giymişsin üzerine
‘’Bana benzeme’’ dedim sana bakıp
Ne dediğimi anlayamayacak kadar uzak,
Beni görebilecek kadar yakındın bana.
Ne kadar kapıya yakın olsan o kadar huzurluydun sanki
Gitmek senin içine sonradan eklenmiş gibiydi
Öyle bir atmışsın ki bağlarını içinden
Artık sen bile bilmiyorsun yerlerini
Senin yerin neresi diye sorsalar bana
Kapıda ki ayakkabıları gösteririm
Nereye gitmek isterse orasıdır onun yeri derim.
Bir gün bağcıklarını bağladığında olmak istediğin yerde olabileceksin
Bir gün daha kalman dileğiyle.
BÜŞRA AYÜLKÜ