(…)


Kriek ‘’-Kaptan! Dümen tarafında bir kara parçası var!’’



(Tayfanın Haritacısı) Pigafetta: ‘’-İşte burası bahsettiğim yer Kaptan Olaya, Günahkâr Adası…’’



Kaptan Olaya: ‘’- Epey iddialı bir ismi var, ardındaki hikayeyi bilmek istiyorum.’’



Pigafetta: ‘’-O ada Güneş ışıklarının dalgalara çarptığı denizde bir inci tanesi gibiydi, korsanlar cihetinden dağlara esir düşmüş görüntüsü sebebiyle korkutucuydu.


Bu topraklarda sadece adanın doğu bölgesi düzlük, orada da toprak gayet elverişsiz…

Erzak ihtiyacı her 3 ayda bir gelen kargo gemileriyle gideriliyor. Ada halkı için her 3 ayda bir gelen bu kargo gemileri şenliğe dönüşmüştü, günler öncesinden kıyıda bu şöleni izlemek için hazırlıklar yapılırdı.’’



Kaptan Olaya: ‘’-Tıhaha, desene bizi de böyle karşılayacaklar’’



Pigafetta: ‘’-Hiç sanmam… Haftalar öncesinden diyorum çünkü bu ada fırtınaların eksik olmadığı bir konumdaydı, işte asıl hikaye buradan sonra başlıyor Kaptan Olaya.


Kargo gemileri bu fırtınalar yüzünden adaya tam zamanında gelemiyordu, bazen 1 hafta, bazen 1 ay gecikiyorlardı. Ada halkı bu rötarlara dini bir yorum getirmişti. Onlara göre her 3 ayda bir gelen gemiler ne kadar rötar yaparsa, o 3 ayda o kadar günah işlenmiş demekti. Yani Tanrı onları cezalandırıyordu!


Adadaki çocukların deyimiyle ‘’Karanlık Elbiseler Giyen Buruşuklar’’ adı verilen bir oluşum hangi ailenin ne kadar günah işlediğini garip bir değerlendirme usulüyle belirliyor ve o 3 ayda en çok günah işleyen aile sürgün- idam- deniz canavarlarına kurban edilme vb. cezalarla cezalandırılıyordu. Bundan dolayı buraya ‘’Korsanların Bile Kaçmak İstediği Yer’’ adı veriliyordu.’’



Olaya: ‘’-Ne acı… Bir de bize diş geçirmeye çalışsın o karanlık şeyler her neyse, adayı vasal hale getirmek istiyorum’’



Pigafetta: ‘’-Kaptan Olaya dur!.. Oraya daha önce de korsanlar gitmek istedi ama başaramadı, hiçbirinden haber alınamadı.’’



Olaya: ‘’-İşte bu yüzden denizlerdeyim ya, onları da geçmek için.’’



Pigafetta: ‘’-Olaya orası bildiğin bir yer değil, adada neyle karşılaşacağımız tamamen bir muamma, üstelik hikayelere bile konu olan haftalar süren, gemi boyunda dalgalar üreten devasa fırtınalara yakalanırsak adadan geri dönüşümüzde epey zaman boyunca mümkün olmaz.’’



Olaya: ‘’-Yelkenleri açın!’’



Kriek: ‘’-Kaptaaan, ufukta bir sandal var! Tam seçemiyorum ama içinde kim bilir neler vardır.’’



Olaya: ‘’-Durun!.. Hemen bir filika yollayıp kontrol edin, bakmaya değer bir şey ise getirin.’’



-Filika Navidad’a geri döner-



Don: ‘’-Kaptan kayığın içinde bu ağlayan bebeği bulduk ve bir de mücevher gibi bir şey…’’


Olaya bebeği eline alır. Bebeğin kundağına iliştirilmiş bir kağıt parçası görür ve içinden okumaya başlar:


‘’Bu adanın günahını senin çekmeni istemiyorum güzel kızım, Fionam…

 Seni dalgalara emanet ediyorum, artık annen denizler olacak. Güneşin ışıklarına ev  sahipliği yapan Denizler! Hırçın sularınızı kızımdan uzak tutun.Söz veriyorum sularınız hiç bitmeyecek, benim gözyaşlarım buna sebep olacak.

 Ahh benim biricik Fionam, seni çok seven anneni sakın unutma. Keşke kokunu hiç içime çekemeyecek, sana saralamayacak bir ağaç olsaydım da bu anı hiç yaşamasaydım.

 Denizlerin kızı Fionam…

Eğer olurda bebeğimi korsan, asker veya balina avcısı bulursa… Ona iyi bakın, o size Denizlerin bir emanetidir, yeni doğmuş bir çocuk masumdur, onun günahı olamaz…’’


Olaya kaşlarını çattı, gözleri en derin suların dibine bakarmışçasına kısıldı.Aklında Kahraman Lady Molive’nin kardeşi küçük Freya canlandı.



(Kısık bir sesle) Kaptan Olaya: ‘’-Ya hâlâ yaşıyorsan?.. Kızın bir kez daha seni görecek bahtsız kişi. Yelkenleri indirin! O lanet adaya gidiyoruz!’’



Pigafetta: ‘’-Olaya hayır, daha hazırlıklı ge…’’



Aniden sert rüzgarlar esmeye başlar, havada adeta büyü yapılmışçasına bir anda kara bulutlar toplanır.



(Tayfadakilerden bağırtılar yükselir)

‘’-Fırtınaa!’’

‘’-Şu dalgalara bakın!’’

‘’-Bayadır yüzmüyorduk hahaha’’

‘’-Ne oluyo böyle!?’’

‘’-Elmo’nun Ateşi yanmaya başladı’’

‘’-Kaptaaaan!’’


(…)