karşımda senden daha az tanıdığım

insan kalabalığı,

sensiz aşina olduğum yerler

ve beraberinde metro yalnızlığı...

huy edinilmiş kelimeler ne kadar uzak anlamlardan,

çok sonradan ve geçerken oradan

verilen sözlere inat alacağım intikamımı

tüm olanlardan.


inkar ettiğimiz şeyleri sevmezdik,

hatırlarım, saatlerce aynı korkuların peşindeydik.

üstünü çizdiğim her şeyin altında bir iz,

şimdi itinayla yapılan hayallere karşı

tüm istanbul sessiz.

ürkütüyor beni bu,

böyle bir şehrin sessizliğini bilirsin,

sesinden endişelidir.

yakında gitmeyecekmişim gibi

sanki söylediklerim resmi değildir.


yollar bana bir şeyler katıyor gibi,

düşünüyorum sonra pazarlıyorum düşüncelerimi,

adını unuttum değil.

çok uzak falan da değilsin belki.

havadan ve karadan gelme ihtimalim

yetmiyormuş gibi,

iç yollardan gelme lüksüm de var.

yap, boz

kır, parçala

sev, seviş

korunmayla alakalı korkuların başına gelirse,

ihtimaller dahilindedir ya beni hatırla.

beş üçten büyük, sevgin benden

ucuz, basit ve ne kadar sıradan

çaresi olmayan şeylerden biri de

şimdi sana yazamadığım kadar olağan.


karar verdim artık,

gidişlerimden sanırım bu sefer

beraber tat aldık.

yıkık dökük vedalara karşı,

son kezsin benimle,

kırık kalpler miydi

çatlak ellerin ve beraberinde.

alakası yoktu anlamların isimlerle,

sanki çok huzurluydun, huzur evinde.


beklemek çaresizliği doğuruyordu,

sen bir bebeği.

göz göze geldiğimizde

her şey normal değil miydi ?

şimdi sıradan şeyler düşün,

çorba yap, patates kızart

ve ne olursa olsun mayonez yoksa

kapımı tıklat.

çünkü bende daima sana uzak duracak bir kalp

ve daima sana mayonez verecek bir stok mevcut.

istersin ya, günün birinde,

yaşamak zorunlu derler, ölmek resmi

şimdi raylar altında kal.

kal ki, demiryollarına dava

sana da kollarımı açayım.


endişe öylece iki büklüm uzanıyor,

yorulmalarımıza herkes birer anlam buluyor.

sonuna gelindi.

ciddiyetsizliğe yer yok.

yalanlarla büyüdüm

kendimi sorguladım

adam olamadım

çok düşündüm taşındım.

acıya olan bağışıklılığımı bırakamadım.

verebileceğim şeyler sınırlı,

bir de sana gelmem için

yok ki abonelik akbil olayı.

yok yani.

cebimdeki son parayı nelere verdiğimi

tahmin edersin,

şimdi kadıköy'de bir kızı seyrettiğimde

onunla içme telaşımı sen de anlayabilirsin.


ressam gibisin,

pardon ama

hayatımda yaşanan tüm olumsuzlukların

resmini çizecek misin?