yitik ruhun bedenime uyumunu sezdim

öyle sıcak

öyle soğuk

öyle güçlü

öyle simsiyah

keskin nişancı tümsekleri geçerken

sesinde isyan birikmiş


kalabalığın arasından el ele çıktık merdivenleri


siyahın keskin bakışlarını sırtlanıp çıkılan bir yoldan söz ediyorum


evreni oluşturan gürlükteydi tınımız

çatıların rengine bürünüp

adımlarımızı göğe yönelttik

saçlarımızdan süzüldü yıldızlar

karanlığı sızdı içime

ay sızdı içine

uykudan ördüm evimizi

çırılçıplak duvarlar

yıkılası

kulağıma fısıldayan

gizlenen

çiçek saplarını dinleyip yürünen yollarımız

tozlu

kesik soluklu


çatlaklarından sızıyordu ışığım

eksik yerlerine

tamlıyordum bahçedeki toprağını

ela gözlerini


ıslıkla çaldığı ölüm marşlarını ezberledim

unutmakla kuşandırdım eskiyi

kirpiklerine eklendi gülüşlerim

güç işledi içime


kardelene bezendim düşlerinde

sesli bir zeminde

gecenin ayazına bastırırdı sigarasını

dumanı yüzümü yıkarken

önlenemezdi sevda oluşum


kırdım kırdım yürüdüm üzerinden duvarlarının

sabırlardan geçit inşa ettim

fethedildi karanlık


saçlarımın tel tel kızıllığında devrim başladı o gün

soğuk rüzgarlar ılıdı yanaklarımızda

sarıldık bizliğimize

öyle susamış

öyle umutla

şimdi

yürüyüş yolu üzerinde bulunsam iki büklüm

ellerinde hatırlarım yaşamayı

sessiz

dişli


dünyaya öfkemizi avuçlarında saklasam

rakı sofrasında buluşur ellerimiz

göz yaşı olurum acılarına

güneş tutulur

ışırız ay'la