Tut ki fısıldamayı ilk kez biz bulmuşuz,

Kanamayı, ellerinde peygamberler.

Yanmayı, sulardan bir haber,

Tut ki kavmimden kovulmuşuz.

Yorgun kurşunlar dindiriyor bel kemiğinde.

Tut ki takılmışız taşlarla dolu bir yolun,

Sendeki lacivertliğine.


Tut ki gece oldu adın, kapanıp yıldızlar iğnesinden bir cibinliğe.

Tut ki kış ortasında kaynamış yolda bir kuyusun sen.

Görünmüyor hendeklerin zifirde.

Yola koyulmuş bahtında nem.

Kirpiklerinde duman isleri kalenderhaneden.

Tut ki ay ve yıldızlar koyultur kanımı,

Kaynadıkça şerbetlenen anemiler sahibiyim ben.

Yine,

Tut ki gemiler durdurur bakışların

bir denizin sendeki lacivertliğine.


Tut ki gecedir geçmekte olan üstümüzden. 

Verdiğimiz nefesin demire dönmesi ciğerlerimizde.

Ey perdesiz harfler güneşi,

bükülmeyin kalkın yürüyelim.

Hepimiz birer elif gibi büyüyelim der,

Bir rüyanın ruhu yeniden.

Tut ki o rüya sarıp sarmalar hıncı.

Cam göbeğinde ışıldayan bir sevinci,

Bize sunmak için varsın belki de,

Tut ki kapılarda inanç kırdırır baltalar,

Bir gök resminin sendeki lacivertliğine.


Tut ki sinende dokuzuncu bahar.

Kopmuş arabalar senfonisi duyulur anda,

Sokaklar, trafik ve goncalarda seni görürüz.

Ve titrek, isli lambalarda.

Bize bahşedilen bir çukur yolu süreriz yüze,

Dört kilometre öteden izlenirken böyle yüze bakmalar.

Reva olsun,

Layığız görmelere.

Sendeki tunca, paladyuma ve cıva,

Sendeki kolşisin ve çiğdem, veba.

Tut ki bizi bunlarla sarıp sarmalayan bir göğüsle sen,

Ve baktırırsın çehremizi yine

Bir karanlık oyuğunun sendeki lacivertliğine.


Tut ki fişekler beni gösterecek.

Olacağım hedeflerinde tayfunların.

Dolacağım tüm boşluklarına anlatılanların.

Karmakarışık öyküleri tamamlayan ben.

Tut ki yazılmamış bir şiir, hiç okunmamış bir kalem.

Olabilirdi adım,

Adımı senden hiç işitmesem.

Tut ki öykünen tüm güzellikler göğe doğru,

Sanılan tüm yanlışlar yalana.

Boy vermekten cayar mı kanadığı için ağaç kökleri,

Tut ki kökünde kırık ebced bir numara var.

Koynunda bir yolun,

İşte boylu boyunca.

Tut ki tutulmaktan kaçan bir adın sahibisin yine de.

Teslim olup senfonine yeniden,

Müridi olunacak prangalarda bir halkanın,

Sendeki lacivertliğine.


Tut ki korunacaktır senden gelen şey.

Ardında bıraktıkların bir bir,

Sen sanılacak ve bitmeyi unutmuş bir dem.

Senin yolun yürünecek.

Kimseler bilmeyecek sendeki bakmaların künyesini.

Boynumda taşımam bundan her bir zerresini.

Ben; bununla vurulacak.

Tut ki kalktığımız her sabah bir dua

Yattığımız her yer soğuk ve dua tut ki

Sendeki maviye siyah çalan bir kusur olacak.

Kavranacaksın besbelli.

Noktalar, duraktalar ve ak bir gök benim boynumda.

Ve taş demek için bir yıldıza, önce düşmesi gerekli.

Fiilen ya da yalnızca rüyada.

Düşmek, düşürmek ve koyusunda kan.

Yine rüyada ve düşmek yine,

Bir şiirin son satırına çöken tortuyu içip yoksa,

Yoksa ne?

Ne bağlı tutar bizi bir aşkın kemendine?

Tut ki kavrulmuşuz bir güneşle şimdi,

Bir gündüzün en karanlık yerinde.

Sığınıp sarınmak bu karartıların,

Sendeki lacivertliğine.