Hiç dört duvar arasında yaşamayı bilmiyoruz. Annemizin odamıza çat kapı girip bir bezle ortalığı silmesine hiç alışık değilmişiz kadar yalnız yaşadık. Duvarların arasında yaşamayı hep ikinci sınıf gördüğümüz için... Evlerimizde hayatta asla denemediğimiz bu tarifleri, yapmadığımız bu sporları bir anda yapıyoruz. Böyle mi devam etmeli gerçekten? Hayır, bunu hiç küçümsemiyorum; aksine çok takdir ediyorum. Yani etmek zorundayım çünkü böyleyiz, bu kadarız. Yine bu güzel toplumumuza ayak uydurmak zorundayız. Ne kadar yaratıcı olabilirsek o kadar iyi.

Acaba şu an ne yapıyorlardır? Göremediğimiz, haberimizin çok kısıtlı olduğu tüm o insanlar, hayvanlar, eşyalar, bir yerlerde bıraktığımız diğer evler, vs. Şöyle on dakika görsek rahatlayacak ve uzun bir süre hatırlamayacağımız tüm o diğer şeyler... Ama şu an bizi kahrediyordur muhtemelen. Hep elimizin altında olanlara alışık olduğumuz ve kendi kontrolümüzde kaybetmediğimiz için bu ahlar. Öylesine iki yüzlü öylesine yalan...

Ya peki şu vazgeçemediklerimiz? Şu an onların bir önemi var mı? Pek yok gibi.

O zaman hafta içi çalışıp hafta sonu sokağa çıkma yasaklarından devam edelim izole(!) yaşamlarımıza.