Hayattan çok erken bıktın çocuk

Daha umutlarını yeni yeşermiş ağaçlardan toplamadan

Yüreğini ne çabuk kinle doldurdun sen

Ararken hâlâ mutluluğunu bir çift toprak boncuk gözde

Üzerine yorganını ben serseydim keşke çocuk

Tüm dertten, kederden, mutsuzluktan, hüzünden, soğuktan

Korumak için 

Bedenimi siper edip hayasız dünyada sana yoldaş olsaydım

Ama ben de anlayamadım ki çocuk

Yaşamı, sevinci, hüznü, insanları, kendimi…

Belki beraber çıkardık kasvetin dalından yapılmış bu sağlam olmayan tahta köprüye

Belki ölümü orada tatmaya çalışırdık

Sen, ben; biz

Şu yaşımda yerden çıkma ne kötülükler gördüm ama asla sana yapılandan beterini görmedim ben çocuk 

Çok sordum kendime neden sen, neden ben, neden biz 

Geç olmadan gidelim en kurak çöllere belki orada başımıza bir yağmur düşer çocuk

Belki orada kaktüse bir kere de olsa bir su değer

Sana, bana; bize 

Çocuk ben ki senin anadan doğma eksiltili, mağrur bakışlarında kaldım

Sen ki benim bu anlamsız hayatımda bana maruz kaldın

Biz ki beraber koptuk sokak çocuklarını bile mutlu eden bu geceden

Biz ki beraber atlayacağız o her tarafı kötü, insanların bir daha dönüp bakmayacağı lanet köprüden