kendi içine düşmüş

kurtulmaya çabalarken kendinden

dalgın bir gölgeden ağlamış gözleri

aynada kasvetli bir ninni

dalgın bir gölge olup ağlamış gözleri

yüzü aynalardan kanamış

hiçliğe erimiş

karanlık, kasvetli bir ninni gibi eritmiş ruhunu

gözlerinde çığlıkların hastalıklı damarları

solgun yüzüne çöken ürpertinin narin soğukluğu

bulantılı aynalardan doğan ölü kuzgunlar

karanlığa direnebilir mi çürüyen bedenin?

ben kimim diyen çığlıklar büyüyor

aynayı kusuyor yüzüm

süzülen hiçlikler, bulantılar, düşler...

kendini ararken eksilttin mi?

aklını bulduğunda mı yitirdin?

ruhunu nasıl sürgün edebilir misin?

var olmak hangi düşte yaşar?

ağlamaklı bir tablo gibi bakardın

kasvetin duvarların parçalanmışlığındaydı

zihnini öldürebilir misin?

kediler geçmiyor artık yırtık yüreğimden

neredeler?

yoksa onlarda mı biraz gece kalmış

yitirmişler mi gülüşleri

solgun bir sabah solgun bir gülüşle...

kasvetli bir ninniye sarılamıyorum neden?

beni ağla!

kediler ölür

soluk fotoğraflarda hüzünleri yaşar

sonsuza dek ağlamaklı bakacaklar

yarım bırakılmış

unutulmuş

erir gibi

acı sonsuz mudur?

süzülüyorum

kasvetli ninni ağlıyor

uyumak istiyorum

sonsuzluğa süzülmek

kasvetli ninni ve ben...

zihnime yara oldu bütün sorgular

hasta bir korkuluk gibi karanlığa eridim!

acı sonsuz mudur?

hatırlamıyorum...

ne olduğunu bilmeden

dalgın bir boşluğun yırtılmış gülüşünde

kendi içine düşmüş

sonsuzluğa süzülen bulantımla

hiçlikteyim belki

hiç'im

sadece erimekteyim

yüzümde ağlayan kasvetli bir ninniyle...