Bugün çok yakın bir arkadaşımla konuşurken; o kadar çok şeyi üstleniyorum ki kendime yetişemiyorum dedi. Bu cümle bütün gün kulaklarımda yankılandı. Çünkü yarı bavulla sürekli ailemle kendi hayatım arasında dokuduğum mekikler bu sabah her zamankinden daha ağır gelmişti.
Ailemle daha fazla vakit geçirmek, daha fazla dinlenmek, daha çok kendime bakmak için seyahat etmeye bu sene ara vermiştim. Sürekli bavullar, çantalar arasında oradan oraya sürüklenmek artık bana iyi hissettirmediğini fark edince durmaya karar vermiştim. Ama bu sabah yarı bavul çantam omzumda dönüp kendime bakınca hala aynı döngüyü sadece kısa mesafede yaşadığımı hissettim. Sahi ne zaman köklenecektim ben bu hayatta?
Elimin uzandığı, kulağımın işittiği herkese yardım etmek istiyordum. Beni ben yapan, kendimi bildim bileli huyum buydu. Daha çok küçükken bile insanlara nasıl yardım edebileceğimin yollarını düşünüyordum. Ve çok uzun bir süre gönüllü derneklerde farklı pozisyonlarda görevler alarak geçirmiştim yıllarımı. Ama en son ne zaman dönüp kendime bakmıştım?
Bugün başka bir dostum sanırım karmam çözülüyor dediği an fark ettim kendimi, kendime kapattığımı. Eğer minicik bir içsel düşünce gelirse zihnime, o sussun diye bastırmanın bin yolunu buluyordum. Susmazsa kendim dışarı doğru yüksek sesle farklı konulardan konuşarak dağıtıyordum dikkatimi. İçerde konuşanı işitmek istemiyordum, onun bana sunacağı eleştirilere hazır değildim. Karanlık bir bankta, yarı eşya dolu çanta kucağımda oturunca fark ettim kendimi kendime dahi kapatmıştım.
Kalbimin buz tuttuğu günleri, herkese ve her şeye tek kalemde nasıl küstüğümü hatırlıyorum. Bir kaç saniyelik verdiğim karar içerisinde bütün hayatımı altını üstüne getirmiştim. Şemsin de dediği gibi; düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olduğunu? deneyimlemiştim. Hayatımın altında gömdüğüm her şey üstünü temizleyince tokat gibi çarpmıştı. Ve benim kalbimde o gün buz tutmuştu.
Ne kendime odaklanabiliyorum, ne hayatımı yoluna koyabiliyorum. Sanırım ben kaybolmuşum ama bulunmayı da beklemiyorum. Yeni yaşıma adım adım yaklaşırken, en son ne zaman güzellikleri hissettiğimi hatırlamıyorum. Geçtiğimiz sene gözlerimden eksik kalmayan yaşlar vardı, o kadar çok ağlamıştım ki belki de kendi selimde boğulmuştum.
Şimdi yeni bir maraton koşuyorum hayatımda. Her yaş bir dönüm, her dönüm yeni bir olgunluktur. Yeniden güneşimi bulabilecek miyim bilmiyorum. Ama kendimi çelikten dövülmüş demir gibi hissediyorum. Yapılacak her şey tamamlandıktan sonra ağaç olmayı öğrenirim belki. Şimdilik kırılmaya, eğilmeye ve sanırım köklenmeye fırsatım yok. Ah ne çok isterdim şu hayatta köklerim olsun, derinlere doğru ineyim....