Gölgelerin kara bir köpek gibi beni takip ettiğini sanıyorum. Bu sanrı elmanın içindeki kurt gibi beynimin içinde dolaşıp duruyor. Akşam yemeğini düşündüm. Akşam yemepine neden bu kadar kutsaliyet ve romantizm yüklüyoruz? Da Vinci o resmi yapmasaydı, Hollywood o filmleri yapmasaydı akşam yemeklerine yine aynı anlamları yükler miydik? Sanmıyorum… Evlilik ya da çıkma teklifi için neden akşam yemeği kullanılır? Yazdığım, ama basılmamış ilk romanımda ana karakterlerin buluşması için öğle yemeğini kullanmıştım. Bu yüzden mi hiçbir yayın evi kitabımı basmayı kabul etmedi? Bu çok saçma. Her neyse işte akşam yemeği önemliymiş gibi dayatılıyor bize.

 

Düzenli aralıklarla, -düzenli aralık nasıl oluyorsa artık- balık tutmaya giden bir arkadaşım, balık tutmayı babasının öğrettiğini söyledi. Babam aklıma geldi. Sanırım babamın bana öğrettiği tek şey içmekti. Ve bu konuda gerçekten iyiydim. Bir yönetici olabilirdim, tamirci olabilirdim, meslek hayatında başarılı olabilirdim. Ben sonunda emekli oldum. Öğretmenlerimin hayal kırıklığı, ailemin görmezden geldiği, sevgililerimin unutmak istediği bir tecrübe oldum. Ama istediğim hiçbir şey olamadım… =Her ne kadar bir rahip olmasanız da, şu an çıkardığım günahların tanığı olarak, -ki size sormadan bu anlamı size yükledim biliyorum= şimdi size çok ciddi bir şey söyleyeceğim. Bana yaklaşmayın! Çünkü karanlık, kara bir köpek gibi peşimden geliyor…