Ses kaydı atabiliyor muyuz?

Atabilmeliyiz oysa, çünkü bazen yazmak yetmiyor o an, aklımdan geçenleri anlatmaya. Gerçi sesimin tonuna ne kadar katlanabilirsiniz bundan pek emin değilim. Neyse kötü bir fikirdi bu unutun lütfen. Bugün değişik bir şey yaptım, uyandığımda gözlerimi açmaktan başka yataktan çıktım. Hatta yarım bıraktığım öyküleri redakte edip devam ettirmeye karar verdim. Yazdığım karakterlerin bazen bana kızdığını düşünüyorum. Onları dünyaya getirip sonra tek başlarına bırakıyorum. Buna bir nevi tanrı kompleksi diyebilirsiniz ama aslında onları tek başlarına bıraktığım falan yok, her dakika beynimin içinde bir şeyler yapıyorlar sadece yazmıyorum onları. Biz de tanrının aklındaki karakterler miyiz diye düşünüyorum bazen. Tanrım! Diyorum, beni neden yalnız bıraktın… Neden devamını yazmıyorsun?

 

İplerini kendi kesmiş bir kukla gibi hissediyorum kendimi. Düşmüş çarpık bedeniyle ahşap sahnenin zeminine. Bedenim çarpık değil aslında, zemine düşünce o hale gelmiş. Neyse ki kuklaların kanı akmıyor, yoksa bazılarınız hayalinde canlandırdığında o kan gölü mide bulandırıcı olabilirdi.

 

Lisedeki kimya derslerini daha dikkatli dinlemem gerekiyormuş sanırım. Şimdi bu nereden çıktı diyebilirsiniz ama kimya gerçekten önemliymiş. Son sevgilim kimyamız tutmadı daha fazla sürüklemenin anlamı yok bu ilişkinin dediğinde o dersleri hatırladım. Karbon bazlı iki varlığın kimyasının tutmamasının mutlaka bilimsel bir açıklaması olmalı. Belki kromozonlarımızda bir tutarsızlık vardı bilmiyorum Şu an tek bildiğim engellenmiş olduğum tüm sosyal medya hesaplarından. Eskiden olsa bunu çok önemsemezdim. Sanırım ihtiyarlıyorum artık. Her gün bir gün daha… İnsan, ihtiyarladığında tek başına kalmamak için mi, gençken sevgili arar kendine?