Bari sen bir şey söyle... Lütfen...

Peşine düşmeli miyim, bu bilmediğim ama kestane şekerine açılan deniz üstü yola?

Yoksa avuçlarımı iyice açmalı,

dokunulmamış hayalleri akıtmalı mıyım akşamüzeri?

Aklım ve sakladığım küçük çocuğum... ikisi olmuş birbirlerine azılı düşman yine...

Biri çocuk, ne dese hoştur; diğeri aklı başında, ne dese acıdır, acıtır...

Birine dönsem yönümü, öteki hissettiriyor yüzümü yalayan rüzgârıyla...

O mektubu da yazmalı mıyım, yoksa her şey düş olarak kalmalı mı bembeyaz çarşaftan hayallerde; kalbimin, sakladığım küçük çocuğumun, kazan dairesine bakan komşu odasında?

Çıkar yola düşsün aydınlığım ya da karanlığın düşsün tazecik açan çiçeklerime...

En fenası da hafıza kaybı vurmadan bütün yol üstü tabelalara... Sana çıkan yolları hatırlayan bana...

Başka bir gezegendi.

Başka bir andı gereken.

Sahi unutmadan... Selam söylüyor burada her sabah uyanan umut sana...

Komutanım...