içimde neyin olduğunu bilecek kadar yaşamadım

incindim fark bırakmadı bu diyara açtığım gözler

sertelmiş dilim umursamadı, isyan diye gürledi dünyaya

ağzımdaki tütünden kalma bir kokuyla sorgulandım

bilmedim insanlar ne kadar yaşar ne kadar ölürler

neydi beynimde kelimeler ve kusmuk biriktiren yasa

yüzümde ağrıyan bir yazgıyla ne kadar yaşayayım daha


aklımı çıldırmamak için kullandığım genç yaşlar bitti

neredeyse her sözün ederi bir çeşit küfre denk

bu cehennemler biraz layığımdı belki

kahretsin, kahredici bir düzen içinde büyüyen boşluk,

içimi gövdeleyen sebepsiz sıkıntılar icat etti


ey insanlar diye başlayan ayetler muhatap bulamazken

insanım demek istedim bir büyüyen yalnızlığa

sonra biteviye... gerçekliğin çürük payı nedir, sordum

günler üşüştü başımdaki bin çeşit ağarmaya

ve nihayet kelimenin aczi artar ve şiir biterdi burada


anlamadım buraya kadar olan her neyse ne

biterken ben, çehremi değiştirecek şeyler aradım

olacak iş değilmiş dünyadaymışım

yüzümde biriken yüzlerce yüz tanınmaz halde

artık pek çok saçmalığın muğlak bir tanığıyım