Hep yanlış şeylere meylettim:


İçip sızmayı seviyordum, yoksuldum, bir inancım yoktu, yarın için yaptığım planlarım yoktu, arka arkaya şevkle savunduğum fikirlerim yoktu, ideallerim yoktu. Hiç olmaya razıydım; yoktum aslında, ve bunu herkesten önce kabullenmiştim. Bunun beni ilginç kılmadığını da farkındaydım tabii ki. İlginç olmak gibi bir düşüncem yoktu, dikkat çekmek fazlasıyla zahmetliydi.


Tek istediğim ayaklarımın altından çekilmeyeceğine emin olduğum bir zeminde ve sisli bir gökyüzünün altında bir başıma, rahatsız edilmeden yaşamaktı.


Kendim için özenle hazırladığım bir yoksunluğa, kimsesizliğe teslim olmak istiyordum.


Diğer taraftan, geceleri çığlık atıyor, sapıtıyor, kontrolden çıkıyordum.


Bazı zamanlar saçlarımı avuçlarımla yoluyordum.


Gündelik halimle gece uyumak için köşeye çekilen halim çelişiyordu.


Umursamıyordum. Umursanacak bir şey yoktu.


Diğer insanlar nasıl ceketini dolaptan çekip alıyorsa ben de bir maskemi alıp takınıyordum. Her gün.


Bazen güzel giyiniyordum, küpeler takıyordum, hatta iltifatlar aldığım buluşmalarım oluyordu. 


Teşekkür ediyordum -sonuçta ben de içimde bir yerde hala insandım- Yine de teşekkür eden sesimi tanımayıp, etrafıma bakmaktan alıkoyamıyordum kendimi. Etrafıma bakarken sakınıyordum, biri benim şeffaf olduğumu anlayacak diye çekine çekine gelen sesimin kaynağını arıyordum.


Bunları birine anlattığımda beni rahatsız ettiğine dair saçmalıkları dinliyordum. Tedavi olmalıymışım.Oysa sabah kör gözle sigara yakmak gibi bilindik ve her gün kendiliğinden olan bir şey gibi geliyor bana kendini parçalara ayırmak.


Aklımda gitgide büyüyen bir yara var, kabul ediyorum. Ama bu sizi ne ilgilendirir? 

Ben kendimin her yanıyla konuşmayı öğrendim. Her parçamın kendine ait bir dili var,öğrendim. Üstelik size bir şey anlatmadan ,acı çeke çeke öğrendim.


Yanımdan geçip giderken bazen bana nasıl olduğumu soruyorsunuz, ben de size güneşin ne kadar parlak olduğundan bahsediyorum. Çok mantıklı şeyler söylemişim gibi, beni iyi gördüğünüzü söylüyorsunuz.


Değilim, umursamıyorum. Umursanacak bir şey yok.


Her şeyinizin nasıl midemi kaldırdığından bahsetmediğim için gerine gerine gezmenize alıştım,


Bazı geceler beni geçmişle ilgili görüntülerin rahatsız ettiğini de inkar edemem,yine de kendi dünyamı söküp aldım her şeyin gölgesinden.


Kötü rüyalarım, çığlıklarım, yolunan saçlarım.


Benim.