Düşündüklerim, söylediklerim, okuduklarım, izlediklerim ve sevdiklerim tamamen kendi benliğimi yaratma projemin adımlarından ibaret. Gerçek bir istenç ile bu aksiyonları yerine getirmiyorum, kendi kendime manipülatif davranarak kendi isteklerim doğrultusunda yönetiyorum kabuğumu. Bir resim çizmekteyim. Neye ve kime göre belirledim bu nihai resmi bilmiyorum ama gerçeğin en içten şekliyle itiraf ediyorum bunu kendime. Kendim bile kendimi özgür bırakamayacak derecede tutsağım. Her saniye bir şekilde kendime boyun eğerek geçmekte. Düşüneceklerimi bile önceden düşünmek istiyorum, sevmeden önce düşünmek istiyorum, okumadan önce düşünmek, izlemeden önce düşünmek, sevmeden önce düşünmek istiyorum. Düşünerek kendime (efendime ve sahibime) danışıyorum, onun hükümleri doğrultusunda yaşıyorum. İçim dışıma hükmediyor ve ben hangi tarafım bilmiyorum. Bu kopukluk dipsiz bir uçurum yaratıyor benimle gerçeklik arasında. İki ayağıma ihtiyaç duyduğum bu yolda bacaklarımı, bedenimi yırtarken buluyorum.