uykunun tomurcuk memeleri

emziriyor kısık ses tellerimizi

bir çakradan ötekine

gümüş frekansların arasından

siktir çekiyorum dünyaya

hiçbir aşk böylesine güçlü değil diyorum

uyuşuyor parmaklarım ağlamaktan

pınarımdan akıyor şehvet

yamuk dişlerin arkasında

iz bırakıyor kelimeler

bir aşk çığlığıyla kaburgam kırılıyor

pişmanlık yok

hayır

gözyaşı yok

hayır

ahiretten sorular çalıyorum ezberime

bir putu çiğniyorum ağzımda

yokuş aşağı koşarken

ve imdat diyorum kendime

kendime çelme takmayacağım ulan

kırmızı ojeleriyle çarşaf dolanıyor bacağıma

fırlıyor odaya doğru yarıtanrı

hala yaşıyor muyum diye emin oluyor

bir putu kusuyorum gerdanımdan

ve imdat diyorum

kendime çelme takmayacağım ulan

saçlarımı kesmeyeceğim.


kabuğu yapışıyor damağıma hayatın

tüm palavraların sahne adı vardır

biliyorum

sekizinci günahı icat ediyorum

kanadı parçalanıyor kanaryanın

bir kaktüsü fırlatıyorum ben çöle doğru

tüm çölleri içimde taşıyorum

ve yontuyorum gövdemi

kendime çelme takmayacağım ulan

diyorum

sevdayı gagasına alıyor kanarya

bir kargaya dönüşüyor

ve benimle

ve bizimle

hayır pişmanlık yok

gazeteye sarıp kalbimi

yeşil odalarda gezdiriyoruz

kendime çelme takmayacağım ulan

saçlarımı unutmayacağım.