Bir çay demle şimdi kendine.

Dününü bugüne bağlayan neyin varsa

Teker teker yudumla hepsini.

Yarın başka bir gün olacak elbet.

Kırmızı puntolarla kalın ve italik

Tuttuğum yazılarda adını,

Ağır ağır siliyorum şimdi.

Elbet silinecek bütün yıkıntılar

Yavaş yavaş kaybolacak izin

Gökyüzü yine mavi olacak!

Zaman enseme koyduğu yarasını

Başka bir şehirde bırakıp gidecek.

Hep kalabalık mıydı bu şehir böyle?

Ben gelirken bomboş göründü.

Dudağıma dokunan bu gri

Ne zamana kadar duracak daha?

Her yazıda adın mıh gibiydi kalemimde.

Siyah mürekkebin beyazı yazdığı kadarım işte.

Bu da son satırlarım sana dair.

Daha hoş geldin bile diyememişken

Hoşça kalı yazıyorum şimdi.

Bir zamanlar bi' veda yazısında

Yine rast gelmiştik seninle.

Sen başka şehirde yudumlarken beyaz mereti,

Hoşça kal demiştim,

“Benim divit ucuna bulaşmış

Kırmızı tonlu şiirim…”


Fazla uzun, fazla kısa

Bir düz yazı idi sana

Kendine geç kalma!


Epeydir erteliyorum içimi.

Bu aralar düz bir yokuştan

Kırmızı bir leğende fırlatılmış gibi

Koşuyorum dünyaya...

Bak işte yine on yaşındayım.

Aşağıda bir sokak gülümsüyor bana doğru

Annem bekliyor,

Gökyüzünden atlar gibi bir sokağa

Dizlerim ilk kez kanamıyor.

Yüzüm gözüm maviye batmış.

Ellerini göğsüne koy!

İki adım önüm annem sokağı...


Bu da fazla uzun

Fazla kısa bir düzyazı bana.


Kendime geç kalma!