Bende anlamlı bir hikayesi olan hiçbir şeyi kırmadım, parçalamadım. Çok lazım geldiyse hikayesini azalttım. Buna çalıştım. Ama kırmadım hiç. Anlamlı hikayeleri muhafaza etme konusunda çok kez kendimle cebelleşirken de buldum kendimi. Ne olursa olsun, biliyorum ki çok uzun zamandır hiçbir şeyi parçalamadım. Bu cümleyi yazmak bana bir şeyleri parçalama isteği aşılasa da yine biliyorum ki yakın zamanda hiçbir şey parçalamayacağım.


Uyandığımdan bu yana, günlerdir üstüne düşünsem de varlığını değiştiremediğim, farkında olmadan bastırdığım yanım iki kez açığa çıktı, iki kez o yanıma sesli cevap verdim, kendimce uygun olan bir iki açıklama yapıp ardından üstüne çok düşünmeden anı yaşamaya devam ettim. Az önce bir kez daha oldu bu ve üstüne düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Ve aklımın sabahıma dayattığı itkiyle durumu yazıya dökmeye karar verdim. Bu yazıyı yazmam gerektiğini hissetmeseydim ormana, koşmaya, koklamaya, dokunmaya ve bakmaya gidecektim. Henüz hiçbir şey için geç değil. Biliyorum. Umarım bu sabah biraz yeşil görebilirim.


Yıkmak istemediğim, belki kıyamadığım, varlığını bozmak istemediğim ama geçiş için kapısı da olmayan bir duvar var sanki mutlulukla aramda. Ben bu bilgiyi biliyorum ve bu bilgiyi hiç parçalamıyorum. Varlığına saygı duyuyorum. Başka seçeneğim olmadığından değil. Vakti geldiğinde yıkılacak biliyorum. Daha önce de olmuştu bu.


Olgunlaşmayla saçmalama cesareti eş zamanlı büyüyor gibi hissediyorum birkaç aydır. Bu yazıyı da birkaç aydır duyumsadığım o saçmalama özgüvenimle yazdım.


Bu yazıyı okuyan herkese merakı için teşekkür ederim. Herkes en kısa zamanda hayatının en güzel gecesini yaşadığını hissetsin ve şöyle bir ferahlasın artık. İnsanlığa dair kısa vadeli temennim bu.


Bu arada, yakında bir Podcast programına başlıyorum. Bana şans dileyin. Orada, saçmalama cesaretim hep benimle olacak.


(Elbette yazdığım şeylerin birbiriyle alakası olmayacaktı. Elbette bu yazıyı olduğu gibi, revize etmeden paylaşacaktım. Ve elbette bu metne teknik bakmayacaktım. Öyle yaptım.)