şimdi rastlıyorum yorgun yüzlere
hepsinde biraz intihar korkusu,
biraz da ucuz parfüm kokusu.
denk geliyorlar 8 vagonlu bir metroda
yan yana oturuyorlar
benimse karşımda
isimsiz deşifreler, utanç verici kavgalar
sen onlardan biri değilsin.
sen tam diğer tarafta oturansın,
üstünde birkaç ay sonra bir uygulamada
satacağın kıyafetlerinle,
altına yazacağın yorumlarda
defosuz olduğunu kanıtlarken kimselere,
tıpkı benim gibiydin.
defosuz olduğunu kanıtlamaya çalışıyordum
sevgimin sana
ama sen
rujsuz ve suçsuzdun.
hislerimden bağımsız, gözle görülüyorsun.
terlerken avuç içlerim ve şayet
bir sızısı kalmışsa şehrin ücra köşelerinde
senden daha buruktur izlerim.
yarası senden hatıra bir şiir yazıyorum,
acısı kendinden kendine.
kıymetsizleşiyor düzenim,
ararken gözlerimle seni.
en mavisi neredeyse gökyüzünün
altında dilerken son bir veda busesi,
nerede şimdi o karantina altındaki evin.
bir anlamı kalmıyor,
salgınlar, sanrılar
yemin ederim
hiç kaşlarımı çatarak bakmadığım o aşıklar
el ele, göz göze
şimdi dönerken evlerine
nasıl da göz göre göre görmüyoruz.
nasıl da korkmuyoruz.
sense yaklaşmıyorsun, bilmek istiyorum
gerçekten nereye gidiyorsun?
kabullenemiyorum
ama hiç bozuntuya vermiyorum,
adını uyurken sayıklıyorum
ama kardeşime de açıklayamıyorum.
kış üzdü bizi, sıcak değil kalbim
hak veriyorum sana, ışıklar sönerken
tedirgin ve titizsin.
umut ediyor ama göremiyorsun
hatırlarken belki beni
o yolun sonunda, yanında
endişelendiriyor varlığım
ve korona adı altında taşıdığım salgınlarım.
temkinli davranıyorum
ama zaten sana çok uzağım
bundan önemli bir şey yok.
zarar gördüğünü hissettiğim bazı geceler oluyor,
sen sevdiğin adamla düşlerken kendini
ben başucumda kabuslardan uyanıp
ararken bir bardak suyu,
hayat daha da nemleniyor.
saçlarıma damlarken balkonumda yağmur
erirken hislerim,
anlam kaybediyor şimdi sevgim.
çok ayrı çoook
göğüm açık, önüm kapalı
simsiyah ellerimle yürürken karanlığa
simsiyah kalbimle severken başka bir kadını
çok anlam kaybediyorum çook.
sahi artık ayılık vakti,
geldik ayrılık çeşmesindeyiz.
sen Kadıköy'e gideceksin
arkadaşlarınla kahve içmeye,
ben karşıya geçeceğim, iş görüşmesine.
aktarmam sana değil, sessizliğe
ve bilimum sigortalı bir düzene.
en azından seninle bir geleceğim yok,
sensizliğimin güvencesi olsun.
ve ben
ağlarken kendi kendime
dökülürken yaşlarım
bulanıklaşırken kornealarım
seni severken ve sadece utanırken
terleyen ellerimle,
tutunurken sıcak bir ele sımsıkı
acılarım kendimden kendime.
ve şimdi kalbinden vurulmuş kendine
yarası, ağrısı, sızısı
her ne varsa kendine.
tamir ediyorum,
hiç bilmediğim eczaneleri geziyorum
şimdi başka bir kadın için
ağrı kesici arama telaşı değil bu,
sanırım doğum kontrol hapı bulamıyorum
yıllar geçse de
senden bana gelen her şeye
yitip giderken kendi kendime
seni asla unutamıyorum.
hayaletin peşimde benimle,
hatırlatıyor seni bana hep kendi kendine.
Cansel Karataş
2020-06-02T19:45:12+03:00“sen sevdiğin adamla düşlerken kendini
ben başucumda kabuslardan uyanıp
ararken bir bardak suyu,
hayat daha da nemleniyor.”
Kalemine,yüreğine sağlık.