Her şey bulanık.

Anılar var bana ait olmayan. 

Sahi, kimdim ben? 

Bir yol görüyorum karanlık. 

Evimi arıyorum, tanıdık bir yüz...

Nerede evimin yolu? 

Oturuyorum kaldırım kenarına.

Aklımda eski bir şarkı çalıyor.

Bana ait olmayan anılar süslüyor şarkıyı.

Hatırlamıyorum.

Korkuyorum.

Ellerim...

Kanlar içinde ellerim.

Üstüm başım kanlar içindeler. 

Hatırlamıyorum.

Öldürmüşüm kendimi.

Cesedim yok. 

Kilitlemişim, kurtulmuşum, saklamışım kendimden.

Kayıpmışım yıllardır. 

Sahi, kimdim ben? 

Yürümeye başlıyorum.

Yolun sonu karanlık, hatıralarım canlanıyor. 

Karanlığın koyuluğu beni kendine çekiyor.

Korkmuyorum. 

Titremiyorum. 

Oradaydım önceden, biliyorum.

Beni çağırıyor, duyuyorum.

Ellerini uzatıyor. 

Tanrı, sen misin bana ellerini uzatan?

Bu sefer, diyorum, kurtar beni.

Sök kalbimi. 

Sök ki hissedemesin acıyı. 

Öldür beni. 

Toprağın üzerindeki cesedimi göm toprağın altına.

Uzanıyorum sana doğru.

Tutuyorum ellerini, ellerin dikenli.

Sen de terk etmişsin beni.

Üşüyorum.

Canım yanıyor.

Kanıyorum. 

Hiç mi sevmedin beni, diye haykırıyorum karanlığa.

Kime?

Tanrı?

Gülüyorum.

Sesim yankılanıyor.

Duyuyor kulaklarım.

"Hiç mi sevmedin beni?"

Yankı.

Sahi, kimdim ben?

Duruyorum.

Kafamda iplikler boğuyor, nefes alamıyorum. 

Çöküyorum.

Pekala... Pekala.

Hatırladım artık.

Hatıra ateşi yaktı ruhumu.

Parladı ateş karanlığın içinde.

Gördüm sonunda gerçeği.

Kimse yoktu benden başka. 

Yankı.

"Hiç mi sevmedin beni?"

Gördüm.

Karanlıkta kalmış cesedim.

Korkusuzluğum bundan.

Koşuyorum, soruyorum, bağırıyorum; biraz ağlıyorum. 

Ellerimde gülün kızıllığı, dikenleri sökmüş kalbim, öylece cesedime bakıyorum.

Artık biliyorum karanlıkta kimin olduğunu.

Kimin elini tuttuğumu... 

Korkusuzluğum bundan.