Büyük bir kentin mağdurlarıyız, kent mağdurları,

hem yoksul hem mutsuzuz çoğu zaman, ama umutsuz değil,

bir izmarit tanımı yapar gibi dalıyoruz

adına hayat denilen kavgaya.

Kalbimizde umut kırıntıları,

ellerimizde bir can dostunun turuncu sıcaklığı...


Büyük bir kentin mağdurlarıyız, kent mağdurları,

koca şehrin ağırlığını, yorgunluğunu

bir vapur binimi temize çekiyor her seferinde.

Solda Topkapı'yı, sağda Galata Kulesi'ni görünce

artıyor katlanabilirliği

adına İstanbul denen hayatın.

-Hayat çünkü İstanbul'dur çoğu zaman-


Büyük bir kentin mağdurlarıyız, kent mağdurları,

duvarları

bez pankartlarla, yıpranmış resimlerle dolu,

odalarına tütün kokusu sinmiş evlerden

şehrin kalabalığına karışıyoruz;

bir yanımız öfke, bir yanımız gözyaşı,

hayallerle değil hesaplarla inşa edilen

duvarların yanından, esmer ve gergin yüzlü işçilerin arasından

geçerek

sokakları arşınlıyoruz.

-Sokaklar ki evlerin en güzel köşelerinde tablolardır İstanbul'da-


Büyük bir kentin büyük mağdurlarıyız, büyük kent mağdurları,

ağzımızda kekremsi tütün tadı, serimizde uçsuz bucaksız düşler...

Süleymaniye Camii'nin bahçesinden seyre dalarken İstanbul'u

dudaklarımız arasından çıkan bir cümledir özetimiz:

"Hesaplarla değil; o umutlu, güzel, sevdalı hayallerimizle yeni baştan yaratacağız bu kenti."