Bu öykü @Morpheus ile beraber bir gece yarısı ansızın, tuhaf ve ablak suratlar içerisinde uydurulmuş ve tükürülmüştür.





Kerhaneden adımları boş ve aylak çıktı, sallana sallana yürüdü, önüne gelen bir dilenciye cebinden çıkardığı üç kuruşu verdi, yoluna devam etti, midesi yine şişmişti, içtiği son birayı sertçe geğirdi. Kerhanenin patronu annesiydi, dudaklarında ince uzun sigarası, cüce boyu ile sana hizmet yok demişti, altmış yaşına gelmişti, götünde kıl dönmesi, romatizması ve eklem ağrısı olmasına rağmen hala bakirdi, kafasına koyan şeyleri yapan biriydi, bekaretini annesinin kerhanesinde bozmayı kafaya koymuştu, zorla girmeler, maaşını kadınlara yedirip akıl çelmelerinin bir faydası olmamıştı, annesini fena pataklamak istiyordu. O lanet karının babasına çektirdiği yetmemişti, zavallı adam öldüğünden beri tek uğraşı, tüm gıcıklığı ve yaşlılığına karışmış Fransız parfümü ile burnunu yemiş, hayatına Azrail gibi çökmek olmuştu, geceleri rüyasında annesini sikiyordu, ter içinde uyandığında midesi bulanıyordu ve kendinden nefret ediyordu, ama babasına acımadan da edemiyordu, bozuk kaldırımlarla kerhane yolundan çıktı, birkaç evin ışığı yanıyordu, meydandan çabuk adımlarla geçti ama tek isteği kerhaneye dönmek ve kendine bir kadın tutmaktı. Hayatına pekala kadınlar girebilirdi, bir okulun temizlik personeli olarak çalışıyordu, yalnız geceler, tek odalı dairesinde üstüne çullanırken insafsızca parmaklarından kayan hayatına acıması annesine öfkesiyle pekişiyordu, babasına da aynı şeyi yapmıştı, erkeklikleri giyotine gönderme konusunda güçlü bir yanı vardı, zaten kerhaneyi de babası için kurmuştu, kendi yatağından uzak başka kadınların sıcaklığına yollamak için bir nedendi, işin komik yanı babası ile bir kez ilişkiye girmiş ve kendisi doğmuştu, ondan sonra elini bile sürdürtmemişti kendisine, kendi sürtüklerine yollarken babasını ki babası sadece onu arzularken şimdi onu uzaklaştırıyordu sürtüklerden, o da sadece sürtükleri arzularken, annesi ince çizgide dans eden bir yabancı, korkulardan beslenen örümcek gibi ağlarını örmüştü onun hayatına, kaçış yoktu. Belki de diye düşünüyordu şu sıralar, okul koridorlarında pis ve şımarık veletlerin artıklarını temizlerken, belki de varlığım bir tesadüfün sonucu olduğu kadar titizlikle yürütülmüş bir plandır, ama bu planın ne olduğunu çözebildiği yoktu, okumamıştı, gittiği en son okul ilkokuldu ve ondan da yaka paça dışarı atılmıştı, ne matematikle ne de hayat bilgisiyle bir ilgisi olmuştu, evdeki görünmez babası ve spatulasıyla emirler yağdıran diktatör ona kaçmak ve hiçbir şey yapmamak dışında bir öğreti sunmuyordu, sonraki hayatı tam bir keşmekeşti, dolu çirkin işlere bulaşmış, beş kuruşa patronlarının ağız kokusunu çekmişti, şimdiyse her gece yolunu arşınladığı kerhane yolu annesinden asla sıyrılamayan götünü bile silmekten aciz bir yaratık, sanki her gece annesine ve onun vaat edebileceği kadınlara koşmaktan ve reddedilmekten bıkmayan hatta kötüsü bunu arzulayan altmış yaşında bir canavardı, karnından yükselen gurultuyla yüksek sesli bir osuruk saldı. Evine geçti, tek odalı kalesine, bir otuzbir patlatıp çıplak dergilere baktı, yarın oldu, işe gitti, gece oldu yattı, yıldızlar kayarken zaman beklenenle çarpışıp sonbaharı getirdi, kahvaltı için dışarıya fırına doğru giderken bir fren sesi ve kan, gökyüzüne savruldu, etrafına doluşan kalabalığı başından savıp evine sekerek yürüdü, kimsenin yardımına ihtiyacı yoktu, yüreğinde yanan arzu kendisini dışarıda bulmasına neden oldu, yürümek için düşünmesine ihtiyacı yoktu, adımları nereye gideceğini biliyordu, kerhaneye doğru hızlı adımlarla süründü, işlemeli kapı açıldı, müzik, alkol kokusu, sigara dumanlarına boğulmuş cazibeli günahlar ruhuna dokunuyordu, dışlanmış bir fare gibi, ancak peyniri seviyordu, işte annesi merdivenlerden hışımla inip yanına gelirken zarif parmaklarında kokteylini içiyordu, artık gerçek önündeydi, burada neler döndüğünü biliyordu, annesi denen kadın burada istenmiyorsun hanımefendi dedi, hizmetlerimiz sadece erkekler için, araba çarpması sonucu sonunda taşlar yerli yerine oturuyordu, çocuksu bir anı hatırlamıştı, babasının gizlice tünediği sokaklardan kaytarıp geneleve adım attığını, annesi hasta döşeğinde uyurken başka kadınlarının memeleri hakkında şaka yaptığını görmüştü, annesi o kışı atlatamamıştı, babası tüm kışı kerhanede geçirmiş zaman da akıp gitmişti, orada suçluluk, öfke ve nefret vardı, kendisi erkekti, ama kadınlar her zaman anlamsız ve uzaktı kendisine, yaş aldıkça düşünceleri pekişti, ve kendini bıçaklar altına bırakıp kadın olmayı seçti, ama ne kadar zaman geçse dahi o kerhaneyi işleten kadının annesine olan benzerliği, kafayı sıyırmasına neden oluyordu, annesini arzulamak onun meyveleri, kızlarıyla vakit geçirmek, işte tek düşündüğü buydu ve aklından tek geçen şey eğer babamı anlayabilirsem neden bunu yaptığını, belki annem tek başına soğuklar içinde yatağında ölmeyecekti, kerhanenin sahibi olan kadına seni kurtaramadığım için özür dilerim dedi ve çekip gitti. Yolda giderken kazada aldığı darbenin etkisini yeni hissetmeye başlamıştı, acıyan başını ve göğsünü sıvazladı, dudaklarına sigarasından bir dal koydu ama çakmağını bulamadı, savrulurken düşürmüş olmalıyım diye düşündü, artık epey uzamış olan saçlarını ensesinden çekti, sıcak katlanılmaz ölçüde etkisini arttırıyor onu başıboş ve tepesi açık sokakta dahi es geçmiyordu, her şeyin üstüne geldiğini ama hiçbir şeyin ona dokunmadığını acı bir şekilde anlamıştı, yolda durduğu bir başka yaşlıdan çakmak istedi, yaşlı adam şekline, cüssesine ve oturmamış kırışık yüzüne tuhafça baktı, bir çakmağı var mıydı bilinmez ama kaşlarını çatıp yolunu değiştirdiğinde midesinin kalktığını hissetti, karnında duyduğu tekme hisleri şiddetini arttırmıştı, hızla evinin yolunu tuttu, alnından süzülen soğuk terler ve bağırsaklarının belirsiz hareketleri düşüp bayılmayı ve hiç kalkmamayı arzulatıyordu, annesini geçmişini ve o buz gibi gecede ateş gibi yanan vücudunu düşledi, ayaklarındaki derman azalıyordu ama sanki annesiymiş gibi kendine dayan kızım dedi, bir adım daha, eve ulaştığında anahtarlarını çıkaracak bir gram gücü kalmamıştı, kapsının önündeki paspasa yığıldı, eşzamanlı midesi tepindi ve güçlü bir osuruğu daha saldı yeryüzüne, özür dilerim anne diyebildi. Gözleri kapanmadan önce düşüncesi yıldızlar gibi etrafında dolanıyordu, neden annesini bu kadar çok arzulamıştı, diğer fikirler ve karakter içerisinde anne fikri babasına ve kendisine eziyet eden, bir kötülük, bundan zevk alan bir çığ gibi hissediyordu, oysa hikayenin böyle olmadığını biliyordu, işte gözleri kapanmak üzereydi, derin bir uykuya ihtiyacı vardı, uzun süre uyunması gereken bir uykuya, ancak cevabı biliyordu, annesine yardım edememişti, onu anlamaktansa onu suçlamak daha kolayına gelmişti, tekrar özür dileyecek gücü yoktu, kendini karanlık uykuya bıraktı.