An gelir;

Kalıcı olmasa da gelicidir.


Örtülmüş karanlıklar aydınlanır.

Farz edersin.


İçinden çeyrek bakışlı bir çoban gelir,

Elleri pazar poşetli bir kadın,

Yüzü gülmüş pehlivan gelir.


Çıkarılır tüm yargılar kerametten.

Diyalektik; düalizm ve taze fasulye gelir.


Duvarlar dahi duvarlayamaz

Bir karanlık,

Bir de aydınlığı.

Ünlü şarkıcılar, padişahlar, krallar...

Korkarım şairler gelir.


Durabilir misin tek ayak üstünde?

Takım elbiseler, taşlı elbiseler;

Yarım elbiseler ve çıplaklar gelir.


Ayırt edebilirsin birin birden farkını.

Geniş tekerli otomobiller, filler;

Kilometreler ve miller gelir.


Sen hoş geldin demeyi bilmezsin.

Mevsimler, mevsimler, mevsimler...

Aynı değiller.


Kapatır gözlerini arkadan elleriyle

Ben kimim diye sormaz da

Sen kimsin der.

Kitaplar, dolaplar ve ütüsüz gömlekler gelir.


Bir ateş gelir anlamazsın.

Kadınlar, çocuklar, işçiler ve bitkiler gelir.


Asfalt gelir; beton gelir sen dokunma onlara

Camiler, kiliseler; tüm tapınmalı mimariler gelir.

28 şeritli yollar, düşmeli kaldırımlar gelir.


Bir ceplerini yoklaya kalmaz

En yüksekten en serte düşerken

Uyandığın rüyalar gelir.


Sen insan aklınla yetişemezsin.

Tüm dillerden yapım ekleri;

Tek seferde öldüren o

Ölüm tüfekleri gelir.


Barış dersin; özgürlük dersin;

Birlik dersin; güç dersin deme!

Kahverengi masalar

Ve insansı tasalar gelir.


Kapı mı dersin; değildir.

Zenginler, fakirler;

Yüksek binalar ve camdan binalar gelir.


Bu bir hesap yığınıdır senin için.

Onlar için öyle mi?

Karıncalar, arılar gelir.

Turuncular, sarılar gelir.


Aydınlık biter

Ve aydınlık başlar.


Hazırlanır çıkarsın yeni gelen kürsüye

Tam merhaba diyecekken

Küçük bir çocuk bu

Parmak kaldırır.

"Öğretmenim,

Ben gidebilir miyim?

Annem merak etmiştir."