Kimim ben? Daha ne kadar yolum var?

Şehri boş ver mümkün mü acaba terk etmek dünyayı?

Üşüyorum, bu güneş niye ısıtmaz beni?

Diye sorular soruyordum kendime, İstanbul denilen ucubenin, çöp sokaklarında,

Sırtımda çanta ve ellerim üşüyor yine... Doğaçlama bir şarkı söylemeye başladım,

daldım gittim öylece.


"Ben uzaya gideceğim, gezegenleri seveceğim

Ayın saçlarını okşayıp geri döneceğim,

Güneşten nefret ettim sizleri ısıttığı için

Bu yüzden soğuk bedenim ve karanlık içim,

Sizlerden nefret ettim, her şeyi katlettiğiniz için,

Bu yüzden uzağım size bu yüzden nefretim!"


Bir ağaç gördüm, birkaç kuş ve renkleri beni benden alan birkaç çiçek...


"Ağaçları kestiniz, bulutları soldurdunuz,

Çiçekleri kuruttunuz, kuşları susturdunuz."


Bulutlara da hep aşıktım ben zaten.

O zamanlar, bol bol unuturdum nefes aldığımı,

Çocuklara bakınca nefret ederdim ölüm denen şeyden,

Masum insanların sözlerini duyduğum zamanlar,

Niyeyse imdat çığlıkları gelirdi aklıma,

Nefret ederdim...


"Masum insanlar çocuklar, hepsini katlettiniz!

Dönüp baktınız kendinize; çok sevdiniz"


Kim dönüp bakmıştı ki kendine? Bir çocuğu görünce kanlar içinde?

Ah yüreğim yanıp tutuşurdu o zaman, yaşım küçük, 14 bilemedin 15.

Ben de bir çocuğum yani anlayacağın, dolmuş taşmış bir çocuk.

Duvarların ve tavanların gözleri yoktu ama ben öyle hissederdim,

Göz göze gelirdim onlarla... Her seferinde sorardım, nerede bu Tanrı?

Hani bu insanlık denilen güzel varlık? Günün birinde son nefesimi verdiğimde,

Göçüp gittiğimde bu dünyadan, değişen tek bir şey olacak mıdır acaba?

Sonra kahkahalar tutardı beni... Ne son nefesler görmüştür bu dünya,

Ne her şeyi geride bırakıp göçmeler...

En acısı buydu, hissederdim delirdiğimi, eti ve kasları ameliyat masasında kesilen,

Bir adamın, tüm bu olanları hissetmesi gibiydi.

Ne yapacağımı bilemezdim, birkaç ses vardı sadece her şeye atlayan kafamın içinde.


"Tanrı görüyormuş, cehennem yanıyormuş,

Cennette şarap akıyormuş,

Bunlardan bana ne? Bunlardan bana ne!"


Şarkı bitmişti, buraya kadardı anlamlı gelen kısımları bana göre.

Tekrar ettim, bitti. Yine tekrar ettim, bir seferinde çığlık çığlığa söyledim,

Ses tellerim çok küfretmiş olacak ki bana, sesim pek güzel çıkmaz...

Uyku zamanı derdim kendi kendime, iyi geceler dilerdim beynimin içindeki seslere,

Gözümden sadece bir yaş süzülebilirdi aşağı, genel olarak sadece bu zamanlarda olurdu o da. Pek konuşulmayan, sadece bana anlamlı gelen bir şarkı da böyle doğabildi nihayetinde. Bir şarkının rüyası, bu şarkının rüyası, hep hasta eder bedenimi...