Bir yıl öncesinde kaydettiğim ses kaydını dinleyince (aynı yazı yazmak gibi çok daraldığım zaman ses kaydını açıp o an ne hissettiğimi anlatırım. Sanırım tek faydası, aradan aylar geçmiş olmasına rağmen aynı dert ve sıkıntılarla kaplı olduğumu ve bunca zamanda pek de bi yol katetmediğimi anlamamı sağlıyor. Kesinlikle deneyin.) şu anda da benzer durumda olduğumu fark ettim. Belki aynı konu değildi derdini çektiğim ama ortada bir dert sarmalı olduğu kesindi. Bir bezginlik olduğu, bir şeylerin rayında olmadığı ve en önemlisi her şeyin üst üste geldiğini hissetme duygusu hakimdi ses kaydında, aynı şu sıralar hissettiğim gibi.
Belki tanıdık gelmiştir bazılarınıza. Her şeye gücünün yetebileceğini sanki hayallerin bir adım uzaktaymış da kolayca uzanıp alabilirmişsin gibi gelen, kendini üretken ve cidden bir şeylere yararlı olarak gördüğün o parlak dönemi. Ve o dönem bitince ardından genel çöküş hissini. Tabii ki hayatta iyi ve kötü dediğimiz zamanlarımız olur bu gayet normal. Ancak bu iyi ve kötü zamanları uçlarda yaşamak biraz can sıkıcı olabiliyor. İyinin, en çok da kötünün aşırısı insanı yıpratıyor.
E noldu, son zamanlar biraz fazla üzüldün diye ‘aman hemen bunun hakkında yazmalıyım’ mı dedin, dediğinizi varsayarak cevap vereyim (yazı yazmak her zaman kimsenin bana sormadığı sorulara yanıt vermek gibi hissettiriyor.). Asıl fark ettiğim şey, son üç yılıma bakınca bu batış ve çıkışların birbirini kovalaması ve bir döngü içinde devam etmesi.
Aklınıza, aynı benim aklıma geldiği gibi, birkaç psikolojik terim gelmiştir. Belki cidden bunlardan birine sahibimdir. Peki benim gibi bir döngüde olduğunu hisseden biri veya hayatında herhangi bir olaydan dolayı sıkışık duygular yaşayan birilerinin yapması gereken ilk şey nedir?
İlkini bilmem ama yapılması gereken son şey kendine ‘tanı’ koymaya çalışmak. Bir yerinizin ağrısını Google’ladığınızda karşınıza çıkan zibilyon hastalık ismi aynen psikoloji için de geçerli. Bir sürü terimler, tanılar, psikolojik bozukluk isimleri havada uçuşur. Ve işte bu yazıyı yazma amacıma doğru geliyoruz... Burdan benim gibi, bazı psikolojik sıkıntılarına orada burada tanı arayanlara sesleniyorum. Sadece kendi deneyimlerim minvalinde konuşuyorum ki kendinizi, kökeninin hangi dilden geldiğini bile bilmediğiniz ve sanki salgın hastalıkmış gibi herkesin kendine teşhisini koyduğu şu tanımlamalardan kurtarın. O yaşadığınız tonla duyguyu adı size yabancı gelen kelimelere sığdırmak yerine alınız elinize kalemi ve yazınız efendim. Etrafınızda kimsenin sormadığı (belki çevrenizdekiler kalın kafalıdır, genelde öyle olur, benim öyle.) o soruları sorun kendinize. Emin olun en zoru, yanıtlamak değil de yaşadığın sorunları fark edip kendine soru sorabilmektir. En azından bir bilene danışmadan bunlar yapılabilir. Bizimkisi daha çok evde terapi.
Duygu Gültekin
2024-01-04T23:43:06+03:00Yazı yazmak her zaman kimsenin bana sormadığı sorulara yanıt vermek gibi hissettiriyor demişsiniz ya bana da aynen böyle hissettiriyor, iyi ki yazmak diye bir şey var ve teşekkürler yazınız için🌼