Açıkçası bir süredir her şey iyi gidiyor okuyucu, yani gidebilen her şey. Bir de kötü gitmeyen ama hiç kıpırdamayan şeyler var işte, anlarsın ya. Anlar mısın sahiden?


Bazı yanlış iliklenmiş düğmelerin farkındayım diyelim yalnızca, ileride başıma iş açacaklarının. Hatta sen yabancı değilsin apaçık konuşayım hadi: Kendimi bu kadar kapatmış olmam, sosyal hayatımı eksinin altına çekmem; her ne kadar bir iletişim sorununa asla dönüşmeyecek olsa da ben gibi bur tipte, bunun o kadar da normal bir şey olmadığını ve üçüncü şahıslarca garipsenmeye hayli müsaitliğini yakından biliyorum. 


Madem biliyorsun değiştirsene şu durumu bilader diyebilirsiniz pek tabii ama hem beni uzunca zamandır takip edenlerinizin hayli yakinen bildiği haklı çekincelerim mevcut, hem de... Ya açıkçası üzerimde, kendini eve zor atmış birinin rahatlaması var bir nevi, yeni maceralar için hala erken gibi, her ne kadar eriyip gidiyor olsam da. İşin boktan yanı şu, bu hale ve rahatlığına alıştıkça, daha da az şey buluyorum her geçen gün dışarıda ve diğer insanlara yapmaya hakikaten değecek, tadı azalıyor hepten.


Beni şuan iyi hissettiren, tadını unutmuş olmak belki bir sürü şeyin; hatırlasam özlerim biliyorum.


İçimde alelade bir heves kadar ciddiyetsiz de olsa hayata yeniden karışma kıpırtısı, buna karşılık yadsınamaz ciddilikte bir gardım, endişem var... Keşke yakınlık hissedebilseydim insanlara yeniden. Benim işim pazarlama, seslendirme sanatım; yani ister istemez sıcak kelimelerle konuşuyorum ama çoğu zaman yalnızca öyle gerektiği için. Keşke içimdeki örümcek ağlarını ve geçmişi silip atabilseydi biri de yeniden hakikaten sevinç dolu bir kıymet duyabilseydim birilerine.


Hayatım böyle nereye kadar gider bilmiyorum, dört duvarımın arasında en ve yazık ki tek güvendiğim kendimi dinleye dinleye; biliyorum bunu benden başkası da kıramaz esasen ama... Bu kadar yorulduğumu ben de bilmiyordum. Bir gün elimde bardak kırıp, kanadığımı çok sonra anlamıştım; bu defa da öyle, bu kadar kanadığımı yeni yeni anlıyorum. Bambaşka bir şey oldum çıktım artık, kendimi desen zaten saldım, her şeye üşeniyorum aklın durur.


Kurs murs grup etkinlikleri cart curt önermeyin bana, birileriyle tanışacaksam da bunun tekil ve referanslı olmasını tercih ederdim, kalabalıklar temelli aidiyetsiz hissettiriyor bana. Açıkçası ben o eskiden olan, daha doğrusu hep var sandığım sıkı dostlukları arıyorum ama hayatın gerçeği şu ki, yirmilerinden sonra kimse kimseyle o kadar yakın, dost olamaz, ben de isterdim aksine inanmayı ama inansam da güvenebilir miyim ki?


Keşke geçmişe dönebilseydim, hiçbir şeyi değiştiremeyecek olsam da.