Bir ölümün uykusudur tattığım

Hayat bir çapak gibi toplanmış gözümde

Kramp girmiş yaşamaktan bedenime

Kollarım ve bacaklarım zayıf, ince, titrek

Ölesiye yorgunum

Kafamı yastığa koyduğumda bir an duruyor gibi her şey

Duvarlar beni izler sanki

Saat ritmi kulaklarımda

Ölümü haber eder bana

Yarına beş var daha

Dünü on geçmiş çoktan

Yemiş kendini zaman

Küçülmüş girmiş bir kutuya

Sığdırmış insanları o küçücük kutuya

Dört dönüyoruz onun etrafında

Dört köşe olmuşuz hepimiz şurada

Bir eve sığamadım

Her yer sıkışık

Geçemiyorum kapıdan

Üstüme çullanmış neyim varsa

Koca bir sandık elimde

Ayaklarım mıhlanmış yere

Elimi kaldırıp kapıyı açacak takâtim yok

Öyle uyuz bir yorgunluk

Omuzlarım düşük

Biri diğerinden yüksek

Boyum kısalmış

Şakaklarımda iki tel beyazlık

Gözümün kenarında iki çizgi

Alnım kırış kırış

Ve kollarımda kahverengi benekler.

Bu beden benden neyi bekler?

Geçmişim kendimden

Yığıldım olduğum yerde

Tozu dumanı kalktı evimin

Kırk yıldır çırpmamışım halıları

Kırk yıldır paspas atmamışım yerlere

Kırk yıldır tek bir gözyaşı dökülmemiş yere

Unutmuşsam demek ki

İki yaş süzüldü hatrıma

Kırk yılın hatrı var ahımda.