kimsesizliğimin göçü olursan eğer

kanım katre katre donar

çiçekler kurur

soluk bakar muzdarip renkler

parlaklığı yitik irislere

gider kırlangıçlar saçlarından

giderler, sıkışırcasına ücra köşelere!

müjganından parçalanır sönük bakışlar

dönmez yüzünü güneş

yanık perdeli pencereme

yağmur ağlamaz sokağıma

içimdeki çocuğa yağmurlar kapitalist damlar!

yoksulluğumla örterim üstünü

bülbüller gözlerimi oyar!

yamalı kalır şemsiyeler senden sonra

amonyak çiçeği kaldırımlarda açar

gider zehir damarlarımdan

bilirsin

dönmez yüzünü güneş yanık perdeli pencereme

eksikliği kalır aydınlığının

duvardaki siluetime her bakışımda

ışığın yanılsar, küfür olur gidişin!

karanlıkta gölge aranmıyormuş eksikliğim...

göçü olursan eğer kimsesizliğimin

kaktüsler dikensiz doğar

bir yıl üç yüz altmış altı gün olur

yaprakları tersten yırtılır zamanın

güneş yüzünü dönmez

kimsesiz çocukların içini sıcaklık kaplar

boşluğa düşmem, boşluklar boşluğa düşer

sütlü kahveyi unuturum

ornitorenglerin uyanışını seyredemem belki

yapraklar yazın dökülür

jiletmişçesine sarılamam yastığa

bilmem ki ben hiçlik nedir?

yaşlar gözlerimden damlar

belki de ağlarım

devrik cümleler eksilir

lunaparklar hüzün kokmaz

menekşeler kokar!

belki yeniden ait olur adsız çiçekler!

tatlı gelir şarap

maviye çalar şiir

değildir kargalar virtüöz

elmalar da kırmızı olamaz!

şarkılar, plağa kavuşur

sevişilmez artık telefon kulübelerinde

sen gidersen

rengini şiirlere vermez asfalt!

daha temiz olur sokak, bedenlerden!

herkes kitap okur

yabancılaşma diye bir şey yoktur!

mutludur köşebaşındaki berduş

sadece üzümlerin ezilmemiş oluşuna!

bilirsin

açma artık devrimden sonra çiçekler

şarkılar başa sarmaz

herkes olurum

belki de mutlu!

en çok da isyan!

kin olmam ama yasımdan geriye her şey kalır!

bugün doğan bebekler sakallı doğar

gökkuşağının erimiş bedeniyle çizemem

artık şiirleri

rakı sek içilir

seninle karışamadığımız haliyle birbirine!

palyaçolar makyajını mutlulukla siler

bir şiir uzar gider

sürgün olmak içindir şehir!

ne de olsa saçlarının kokusunun dağılmadığı şehirlerde şiirler haymatlos doğar!

tersten yürürüm zamana karşı, sana gelircesine!

kırlangıçlar saçlarından gider

saçlarından gider kırlangıçlar

bir ornitorengin uyanışı olan sen!

gidersin

ölür ornitorengler

hiçlik altüst olur ve birçok şey...

varoluşsal eksikliğimi tamamlar gibi kırmızıya

fısıldar gökyüzüm

belki de iyileşirim

kanımı damlatmam bir daha şiirlere!

sıkışırcasına ücra köşelere

bıraktığın boşluğu izlerim

toparlayamam dağınık gidişini

geriye ne kalır diye sorarım sessizliğe

kalır mı bir şeyler sahiden?

kimsesizliğim göç eder, şair olurum