Şimdi her üçü de aynı noktaya, aynı soğuk hava altında, aynı gürültülü yalnızlık hissiyle, en ikisinin tüyleri diken diken olmuşken bakıyorlar.

Göbeklinin aklında mekandan bağımsız ne varsa, canı yangın. Tadı hep bir yerlere kaçıyor. Bakışları keyifsiz. Sanki elli kere yamanmış bir kumaşı içselleştiriyor da, nakışları anlamsız. Oysa pantolon ceplerinde oyuncak arabadan çakmaklar, tepesine basıldığında gözleri dışarı fırlayan kuru kafa anahtarlığı, pinpon burunlu koala desenli sigara tablası, coğrafya eğitiminde kullanılabilecek sayıda doğal taştan tespih ve zihninde toplumsal kısıtlamaya götürüleceği onlarca tespit var. Nasıl canı sıkılır bu insanın? En çok sıkıldığı an çıkarır hepsini cebinden, kendi evrenini kurar, fena mı? Fenaydı yine de suretindeki nişane.


Zarif beyaz eldivenler, bir derin siyah çanta içerisinde şıngırtıyı parmak uçlarıyla duymaya çalışan edayla yuva anahtarı arıyor.

Yüzünde oksitosin var, görmemek mümkün değil. Görmeyen en fazla bir kişi var bunu. Yuva anahtarı ararken öyle herhangi bir yerin anahtarını öylesine gevşekçe tutar gibi aramaz insan çevresinde, ütü masası örtüsü kokusu ile vanilya sızar zihin boşluklarından. Yuva anahtarı aramanın evin nüfusu kadar sayıda sırrı vardır. Elektrik kesintisinde birlikte söylenen şarkılar mum gibi öteler anlık kaygıları, su kesintisinde önlem alanın haklı gururu da akar aktarılan şişeden. Herkes birbirinin üşümesini dert eder zincirleme. Herkes üşüyor şu anda.


Sanki hayatının kaçıncı Pazar günüyse artık küçüğün, o da bugünün banyo sonrası kaygısının örttüğü buhranlı çadır bezini atmaya çalışıyor, arabadan inme esnasındaki üşüme hissi kaybolmuş belli ki.

Zarif beyaz eldivenlinin anahtarı tutuşuna ve kamburunu çıkarıp yüzünü anlamsız ifadelere bulayan göbeklinin surat çizgilerine bakıyor. Önce eldivenin çantadan görünen bölümüne, sonra göbeklinin ağzındaki beyaz çubuğa. Sonra eldivenlinin ayaklarının duruşuna, sonra göbeklinin kafa şekline. Sonra kendi göbeğine, kendi ayaklarına. Sonra zarafeti düşünüyor, sonra hunharlığı. Sonra büyüyünce zarif olacağına olan inancını da dar omuzlarına yükleyip beyaz eldivenin elini kavramasına mecbur kalıp ilerliyor bakışları tek noktada. Kış.