İki kuyu birbirinin içine düştü

Su boğdu suyu

Derinlik bir suça dönüştü


Evvelinde kar yağardı buralara

Trenler boşalırdı gözlerimden

bakamadıkça, kamaştıkça

İlk parlaklığına adım atılmamış kara demirler erirdi gözlerimden

Kış güneşi hani sarıldıkça ısıtmayan

Hani kollarında boğan yeryüzünü

Bir tek bana gülümserdi

Bir tek benim penceremde şımartırdı saksıları

Babamın beline gelen benim boyumu aşan kar

Kaç maden kazdı işte oracıkta

Trenler kömürleri öğütürdü gözlerimden başlayıp

İşçileri öğütürdü çürümüş dişleriyle

Benim gözlerimden babam boşalırdı

Tuzlu sularını yutardı denizimin

Karalarını yutardı

Gemilerini yutardı

Dalgalarım saplanırdı göğsüne


Evvelinde babamın belinden başlardı yaşamak

Babamın belinden benim dudaklarıma

Bir atkım vardı kırmızı

Kardan adamların boynuna takardım

Babamı eritirdi kış güneşi

Belime kadar babam olurdum

Dudaklarıyla takardı boynuma atkıyı kaybetme derdi

Ben de alır kardan adamlara takardım

Kaybetme derdim

Belime kadar babam, beline kadar kar

İkisi de erirdi

Benim dudaklarım çatlardı


En derinini babam kazardı çatlakların

Hani kararan kömürler vardı

Hani yanan, hani ısıtan, zehirleyen kömürler vardı

Babam isli sesiyle fısıldardı dudaklarıma

Bir torba kömürü alır yine de fısıldardı

Sevmenin, karşı cıkmanın en gizlisini

Haklarını fısıldardı, anayasayı

En derin çatlaklara, kazmasıyla

Kırmızısı en canlı atkıyı alırdı sonra

Kaybetme derdi


Mevsim mi bu, kimyasında dolaşmayan kar

Babamın tırnak diplerinde biriken ilkbahar

Soluk yüzler kopunca dalından

Yere düşmeyecekse bu mevsim mi

Ufaladığım kaburgaları kargalara yem yapacağım


Bir kuyu düştü bir kuyunun içine

Yeryüzü bir utanca dönüştü

Hani kış güneşi pencereme dayalı

Bu kez sokaklara düştü

Su teselli etti suyu