Hayatımızdan sollen (should,,-meli,-malı), müssen (must, zorunluluk) kalıplarını çıkarabilir miyiz? Çıkarmalı mıyız? Evetse, nasıl bir dünyaya uyanırdık? Bir de dürfen vardır ki, izni olmamak, yasak olmak anlamına gelir. Tüm bu yardımcı fiiller bilen-muktedir olan pozisyonunu önceler. Tasarladığım dünyada dürfen oldukça gereklidir. Yasalar konmuştur, sistem bu yasalarla işler ve bu yasalara uymazsanız yaptırımları bulunur. Sistem başka türlü işleyemez, ki buna da toplumsal sözleşme denir. Medeniyetin devamı için dürfen şarttır. Dürfen'in yokluğu, kaostur.

Müssen'e geldiğimizde ise, yine muktedirlik öncelenir. Bahsettiğim gibi zorunluluğu belirler. Peki insan neyi yapmaya zorunlu hisseder? Bu zorunluluklar kişiden kişiye değişebilir mi? Bu zorunluluklar, dürfen'in aksine, kendimize, bizce atanır. Bu bizi, benlik ve öteki oluşturur. İlk ötekimiz ise bize bakım verenlerdir. Her zaman bizimle yaşarlar ve ben sanılırlar. Bu karmaşa yüzünden hayatta neye gerçekten zorunlu olduğumuzu, oturup düşünmezsek, ben diyemediğimiz bir hayat bizi bekliyor olur. İnsanın, kendine koyduğu zorunluluklar, kendi değerlerinden kaynaklanmalıdır. Değerlerimizden köken almayan, ben'e uymayan, zorunluluklar, yaşamı, yaşamı'm olmaktan çıkarır. Kişi, ben olabilmek için, durup, kendisine sormalı, düşünmeli, hissetmelidir. [ sollen :)]

Sollen kalıbına gelecek olursak, hayattan, sollen kalıbını, tamamen çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Sollen da diğer kalıplar gibi, üst bir konumdan, mesela ; geleceğinizden, patronunuzdan, profesörünüzden, yani bildiğini iddia eden bir konumdan size doğru gelir. Bazen siz istersiniz bu tavsiyeyi, bazen üzerinize yağmur gibi yağar, sığınacak şemsiye bulamadan, ıslanmaktan nefret de etseniz, kuru yeriniz kalmayana dek, ıslanırsınız. Bildiğini iddia etmek, özellikle konu, hayatın nasıl yaşanılacağı gibi bir konuysa, tehlikeli bir konumdur. Bildiğini iddia etmekle kalmaz, bu güçle sizi harekete geçirmeye, ikna etmeye, başka yollarda kaybolmamaya çağırır. Hayatı tektipleştirir. Renksiz kılar, flört yok olur. Yapılacaklar bellidir. Kartları yeniden dağıtmaya, Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Sollen, hayatı indirger. Kendilik (Das Selbst)'e izin vermez. Kendi gibi olmanı ve bunun herkesçe yapılmasını ister. Herkes gibi olmanı ister, olduğunu hatırlatır. İnsan benliği, bunu kabul edemez. Yapıp ettikleri, ortaya koyduğu şeyler, direniş, özel biri olduğunu kanıtlama çabasıdır. Sollen sizi "another brick in the wall" yapar. Okumalısın, çalışmalısın, iyi giyinmelisin, spor yapmalısın, sosyal medya kullanmamalısın/şöyle kullanmalısın, sigara-alkol içmemelisin. Hayat, sollen ile grileşir, sıkıcılaşır, gülmeye yer bırakmaz.

Modern çağ insanı, bu metin de dahil olmak üzere, çok fazla sollen ve müssen'a maruz kalıyor. Öyle ki, zaman bile, yarıştığımız bir mefhum haline geldi. Kaybettiğimiz, kazanmaya çalıştığımız... Kazanmaya çalıştığımız bu savaşın, spor çılgınlığıyla, sağlıklı beslenmekle, pozitif kalmaya çalışmakla, estetik operasyonlarla, kendimizin "en iyi versiyonunu yaratmakla" ölüme karşı olduğunu söylemeye gerek yok. Yavaşlayamadığımız, kaybolamadığımız, kaybolmanın, tembellik yapmanın, ayıp karşılandığı bir çağ bu.

Kişi, kendi yolunu, kaybetmeden bulamaz. Kaybın korkusuyla, kendi yoluna hiçbir zaman çıkamaz. Elindekini koruma gereği hissetmesine rağmen, elinde bir şey bulunmadığını, avucunu açıp beklediğini ve yolların, tıpkı hayata fırlatılmamız gibi, kendisine fırlatıldığını fark edemez. Yürür daha önce yürünmüş yollarda, hep bir şeylerin eksik, yanlış olduğunu duyumsayarak. Keşif eksiktir. Bilinen, yürünmüş yolda, keşif yoktur. Keşif, ancak kaybolmakla mümkündür. Bir tek kaşifler, kendi yolunu bulabilir. Kaşif olmanın ön koşulu, bilmediğini kabul etmek, başka yolları reddetmek, kaybolmayı kucaklamak ve heyecanla, yolunu çizmektir.