Bütün genellemelerin yanlış olduğunu düşünürüm. Buna rağmen bir genelleme yapmaktan kendimi asla alıkoyamam.
Bu genellemeyi de yapabilmek için kendimle çok kavga ettim. Kendime bağırdım, çağırdım, küfrettim. Her zaman, klişe olsa da yapılması gereken bir gaf varsa yapmayı tercih ederim. Kimsenin tepkisi umurumda olmaz. Hatta insanların iğrenen veya iğneleyen bakışlarıyla eğlenirim. Kendime bağırıp çağıran ve pis bir ağızla söven bir savaştan galip gelerek yaptığım bu gaf, insanların benim hakkımdaki yargılarından bile daha derin yaralar açmışken, kim cinsel ilişkiye girer onlarla? Bu kadar nahif küfürler hiç benlik değiller.
Demek istediğimi uzattım biraz. Velhasıl, kendimin elini kolunu bağladım bir sandalyeye oturttum. Ağzını sıkıca bir bantla kapattım. Ayaklarını da sandalyenin ön iki ayağına, sıkıca, bir ip yardımıyla sabitledim. Genellememi yapabilmek için onu gözümün görmeyeceği bir odaya götürdüm ve kapıyı kilitledim.
Şimdi rahatım ve genelleme yapmaya hazırım.
Ne kadar klişe olsa da yazdıklarım, umurumda olmayacaksınız bunları yazarken. Her şeye rağmen bunu yazacağım. İnsanları ortadan ikiye ayıracağım. Keşke gerçekten insanları ortadan ikiye ayırmak mümkün olsa. O zaman bile diğer yarılarıyla anlaşamayanları izlemek paha biçilmez olurdu.
Konumuza dönersek insanlar ikiye ayrılırlar: muhtaç insanlar ve muhtaç olmayan, yani ihtiyaç sahibi insanlar.
İhtiyaç duymak sadece belirli sürelerde olan bir şeydir. Mesela paraya ihtiyacın olması ile paraya muhtaç olmak arasında büyük farklar vardır. İnsan muhtaç bir varlık değildir. Bu dayatma bize dinlerin varoluş süreci boyunca toplum olabilmemiz için dayattığı bir yalandır. "İnsan tanrıya muhtaçtır" çünkü inanmazsanız faydalı bir birey olamazsınız. Kimin için faydalı? Cevaplayalım o zaman: Toplum için faydalı olmalısınız. Bunun için bütün dinlerin ortak telkin araçları aynı hammaddeyi içerir. İnsanlık için faydalı olmak değildir olayın özü. Toplum için faydalı olmaktır. Toplum yapay bir oluşumdur. Milletleri bir araya getirmek bu amaç dışında kalır. Çünkü her topluluk önce kendi faydasını yaratır, daha sonra bu faydanın diğer toplumlara da sirayet edeceğinin farkında olarak faydayı büyütmeye devam eder. Fayda, çıktığı topluma en çok faydayı sağlar ve dağılırken de çıktığı toplumu beslemeye devam eder. Ve ulaştığı en son toplum piramidin en altında kalır. Bundan dolayı amaç insanlığın faydası değildir. Ama bu amaca da az olsa bile fayda sağlar.
Yine konumuz dağılmadan, muhtaçlık ve ihtiyaç sahibi olmak kavramları üzerinden kopmadan devam edeyim. İhtiyacın oluşumu insan için doğal bir olgudur. İnsan hep ihtiyaç gidermek için yaşar.
Muhtaçlık ise yapay bir olgudur. Muhtaç olduğunun hissiyatı dışarıdan alınarak yaşanır. İnsan hava şartlarına uygun giyinmek için giysilere ihtiyaç duyar ama bu geçici bir ihtiyaçtır. Çabucak karşılanabilir ve kolaylıkla üstesinden gelinebilen birkaç çaba sayesinde giderilen bir ihtiyaçtır.
İnsan güzel giyinmeye muhtaç bir varlıktır. Bu ise her zaman daha çok çaba sarf etmenize neden olan bir muhtaçlık duygusudur. Sizin için tasarlanmış ve üzerinde toplumun faydası sloganını taşıyan ambalajıyla görünür sizlere. Kolaylıkla karşılanabilen bir istek değildir bu. Sizi mutlu eder çünkü bu muhtaçlık duygunuzu tatmin etmenin ötesinde, bir yapılacaklar listesinden elediğiniz herhangi bir görev kadar mutluluk verir size. Topluma faydalı olmak sizin mutluluğunuzu besleyen bir yapay hormondur.
Bu kavramlar için sayısız örnek verebilirim ama sizleri yani okuyucularımı sıkmamak adına asıl konuya giriyorum.
Bu iki tür insan birbirleriyle asla anlaşamasalar bile, hayat onları daima karşılaştırır.
Mesela diyelim ki siz ihtiyaç sahibi bir insan olduğunuzu biliyorsunuz. Karşınıza çıkan kişinin de muhtaç kişilikte biri olduğunu tez zamanda anladınız. Büyük bir savaş verilecek. Kan akacak ve yaralar alınacaktır bu savaşta.
İhtiyaç sahibi kişi bilinçli bir şekilde savaşırken, muhtaç olan serseri bir gerilla savaşı verir. Düzensizdir, sürpriz akınlar ve saçma sapan gereksiz geri çekilmelerle kafa bulandırır. Muhtaç kişi için sadece muhtaç olduğu şeyi alabildiği kadarını almak önemlidir.
Sonuçta bu iki insan birbirlerine zarar vermektedirler. Muhtaç olan kişi ihtiyaç sahibi olmak ister. İhtiyaç sahibi olan ise bu saçma akınlarda çok yara aldığını düşünerek muhtaç kişiyle başa çıkamayacağını anladığından onu da düzenli bir savaş disiplinine sokmanın derdine düşer.
Muhtaç insan parazittir ve tam olarak sağlıklı düşünemeyen bir terörizm politikasına bürünür. Kendisine benzetilmeye çalışılan ihtiyaç sahibine akıllıca olmayan zararlar vermek yolunda gayet de başarılı bir ilerleme kat eder.
Muhtaç insan bu savaşta karşı taraftan alabileceği hiçbir şey kalmadığını anlayınca bir başka hedef belirler kendisine ve orayı terk eder. Yıkım ihtiyaç sahibini daha da güçlendirecektir. Çünkü ihtiyaç sahibi olan nelere gereksinim duyduğunu gayet iyi bilerek tekrar inşa dönemine girer. Acılı bir süreçtir bu dönem ama daha güçlü döner.
Muhtaç kişi ise oradan oraya savrulur. Kazandığını zannettiği savaşlar aslında hiçbir şey ifade etmemektedirler. Çünkü gerçekleşen tek şey yıkımdır. Zafer denilebilmesi için ortada bir kazanç olması gerekir. Bu barbar akınlarından hiçbir şey elde edemeden evine dönen muhtaç kişi asla farkına varamaz neler olup bittiğinin.
Bu kişi sevgiye muhtaçtır belki. Sevgi aldığını zanneder ama yıkım, geride hiçbir sevgi kırıntısı bırakmamak üzere ezip geçmiştir.
Bu olay, metamorfozla birebir eşittir. Geriye dönük alındığı düşünülen hiçbir başarı yoktur. Çünkü bir başkalaşım yaşanmıştır. Sevgi nefrete dönüşmüştür. Sevgi duyulan anlar sonlarda dönüşmüş olan nefretsiz hatırlanılamazlar. Ne zaman o ana geri dönülmek, o anın hatıralarıyla bir bütün olunmak istense son anların yıkımı ve nefretin soğuk esintisi de bu bulanık anların etrafında dolaşır.
Muhtaç insanlar hep muhtaç olarak kalırlar. İhtiyaç sahibi birisi onu değiştiremez. Bırakın öyle yaşamaya devam etsin. Onların aradıkları kendi gibi insanlardır. İki gerilla grubu bir ovaya bakan iki kayalık yamaçta sonsuza kadar birbirleriyle mücadele edebilirler. Çok kanlı ve hiç bitmeyecek bir savaş bir gerilla grubu için bulunmaz bir nimettir. Ortada yıkılacak bir şey yoktur. Bir hediye, bir idea, bir ülkü yoktur. En sevdikleri şey vardır: Sürekli olarak devam eden kavga. Birbirleriyle sürekli değiş tokuş yaparlar. Biri silaha muhtaçtır ve silahları çalar. Diğeri mermileri.
Birisi paraya muhtaç olduğunu hisseder ve diğerinin parasını sömürür. Biri sekse muhtaçtır ve bunu gidermek için savaşır. Biri ilgiye muhtaçtır ve bunu doyurur, diğeri kendini adayacak hiçbir şey bulamadığından, kendini birine adayarak işe yaradığını düşünmeye muhtaçtır.
İnsanlar değişmezler. İnsanlar rol yaparlar. Kendileri bile çoğu zaman rol yaptıklarını fark etmeden ölüp gidebilirler. Temel sorunları dürüstlüktür. Kedisine karşı dürüst olmayan her insan hain bir köstebektir insanlık için.
Sizin yanınızda başkalarına yalan söylerken utanmayan her insandan uzak durun. Başkalarının yanında da size yalan söylerken, en ufak bir vicdan azabı çekmeyeceklerine yemin ederim.