Bir varmış bir yokmuş; dünyada sadece ağaçların, çiçeklerin olduğu bir ülke varmış. İnsanlar sadece bakmaya gelebilirmiş buraya, yaşamalarına izin yokmuş. Bu ormanda koca bir çınar varmış. Ormanı onun dalları kaplarmış. Tam ormanın ortasında dururmuş. Bu çınar çok sevecen, iyi huyluymuş. Ama diğer ağaçlar ve çiçekler onu kıskandığı için uzak dururlarmış. Çınar da çok üzülürmüş. Ne söğüt ağaçları ne menekşelerle konuşsa da ya ilginden sıkıldık der ya da birden ortadan kaybolurlarmış. Bazen huzur olsa da çoğu zaman yalnızlığı koca bir lanetmiş. Kendisini hiç düşünmezmiş bu koca çınar. Diğer orman sakinleri her şeyden önce gelirmiş ona göre. Güneş açınca dallarını gölgeye götürür, yağmur yağdığında köklerini saklarmış topraktan. Gel zaman git zaman bu ormana bir karanfil gelmiş. Koca çınarın tam karşısındaymış. Karanfil, koca çınara seslenmiş geldiği gün. Ama yalnızlaşan çınar şaşırmış bu tatlı sese. Çok iyi bir dostluk olmuş aralarında; koca çınar karanfili hep korumak istermiş, ruhum dermiş ona. Karanfile iltifatlar yağdırırmış. Ama diğer orman üyeleri çınara bir merhabayı çok görmüş. Çınar büyürken hasta olmuş, o zaman bile ormanında kimse yokmuş. Karanfile hep neden beni seviyorsun dermiş. Hep iyi değilmiş tabii araları, kavga da ederlermiş ama günün sonunda hep arkadaşlarmış. Koca çınar dünya düzeninden bıktığını dile getirirmiş hep. Karanfil çok çabalıyormuş ona dünyayı sevdirmek için. Koca çınar da çok şanslıyım dermiş ama içten içe diğer bitkilere çok kırılıyormuş. Karanfil anlamıyormuş o bitkileri; bu çınar onlar için her şeyi yapıyor, neden uzaklaşıyorlar diye düşünür dururmuş. Hep birbirlerinin yaralarını sarmaya çalışmışlar, yeri gelmiş ağlamışlar beraber, damlalarla yeni tomurcuk açtırmışlar toprakta; yeri gelmiş gülmüşler, güneş açmış tüm canlılığı ile tepelerinde. Birbirlerine ne kadar yakın olsalar da aslında aralarında mesafeler dağlar kadarmış. Ne karanfil kökünden kurtarabilirmiş ne çınar. Birbirlerine yaslanmak istemişler, olmamış. Bir gün çınar ortadan kaybolmuş. Karanfil yine dallarını sakladı diye düşünmüş. Saniyeler geçmiş, saatler geçmiş, günler geçmiş; çınar yok, gelmemiş. Karanfil meraktan deli olmuş, sormuş soruşturmuş. Güneşe sormuş nerede çınar diye. Çınar öldü demiş güneş, gitti, dayanamadı dünyaya. Karanfil şaşırmış, şaka sanmış, aramış ulaşamamış. Nasıl olur bu demiş; çınar gidemez, bana veda ederdi mutlaka, beni bırakamaz demiş; ağlamış çokça. Koskoca çınar yitip gitmiş. Dünyaya yaranamamış ne yapsa da. Giden karanfilin koca çınarına olmuş. Üzülmek için artık çok geçmiş. Karanfilin kalbinde onun anıları kalmış. Karanfilin ruhu acı içerisinde... Herkes yanında olsa da bazen kendini yapayalnız hissetmiş. Her sabah çınarın sesini beklemiş. O hep çınarın gelmesini beklemiş. Ama çınar artık yokmuş. Gitmiş. Karanfil, onu hep seveceğine ve özleyeceğine içinden söz vermiş.


Son


(Kaybettiğim arkadaşımın anısına...)