PART2
Rıfıkla sevişirken bir şey fark ettim. Kepaze bir yaşamdı bu. Onun içine girip çıkıyordum, hiçbir şey anladığım yoktu. Ve hiçbir şey hissedemiyordum. Rıfık bana alınacak gibiydi. Ona bunu söyleyemezdim. Vücudum titriyor, boşalıyordu ama benim hiçbir şey duyduğum yoktu. Sebepsizce ellerimi sıktım yine bir sinir alıyordu beni.
Sonra bir sigara yaktım. Rıfık konuşmaya başladı:
-Okula gitmeyi özledim, dedi.
Ben özlememiştim. Orada çok hırpalandığımı hatırladım, burnum sızladı. Sonra bu salakça tepkime güldüm ağız dolusu. Rıfık neden güldüğümü sordu, ona cevap vermedim, o da tekrar sormadı. Rıfık ile aramda 12 yaş vardı. O benim büyüğümdü. Okulu özlemesini anlıyordum. Ben yeni mezun olmuştum, her şey beni illet ediyordu. Bir kelime daha duymak istemiyordum.
-Bu kıyafetle cadıya benziyorsun, dedi rıfık. Üstümde kırmızı bir gecelik vardı. Dizimin çok üstünde bitiyor ve benim uzanmış halimle bacağımın tamamını dışarıda bırakıyordu. Ona dil çıkardım, çok seksi hissediyordum kendimi, sonra dün gece gördüğüm korkunç rüya düştü aklıma. Babam memelerime sarılmak istiyordu, çıplaktım ve korumak istiyordum. Ürpertiyle titredim. Rıfık hiçbir şeyin farkında değildi.
-Dilini keserim senin, dedi hırsla. Dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. Tıslarca konuşmasına devam etti:
-Rüyanı gördüm, şu aptal rüyaları görmeyi kes.
‘’Ben mi istedim sanki’’ diye üste çıktım, yerimde dikleşmiştim:
-Ben o değilim Rıfık! Sadece benziyoruz.
Bir fısıltıyla çıkmıştı ağzımdan bu sözcükler.
-Yüksek sesle konuş, dedi Rıfık. Ve sigarayı söndür.
Sigaramı söndürüp bağırarak konuştum:
-Ben o değilim!
-Ama onun kızısın, bir hamamböceğinin kızı da hamamdır, dedi rıfık. Hamam olduğumu kabul edemezdim ama bu mücadeleden de çok yorulmuştum. Onun yerine küfür etmeye başladım. Rıfık az sonra küstü ve gitti.
O gidince rahatlamıştım. Hemen dolaba koştum ve asidi kaçık kolayı aldım, şişeden içtim. Midemin bulantısına iyi gelmişti. Siniriminse doruklara çıktığını hissediyordum. Odaya dönüp külüstür bilgisayarı açtım. Oyun kaldığı yerden devam ediyordu. A, B’nin üstüne çıkmış tepiniyordu, tıpkı çiftleşen maymunlar gibiydiler. B zevkten büyük çığlıklar atıyordu. Ben de onları gözetlemeye başladım. Yüzümde hiçbir kas kıpırdamıyordu. Yalnızca izliyor ve dilimi yalıyordum.
Rıfık yeniden kapıda göründü:
-Dilini kesmek istiyordum, dayanamadım gittim. Küfür ettiğin için gitmedim.
-Neden? Diye sordum.
-Artık küfürlerin bana işlemiyor dedi gülerek. Bunun yerine yüzüme tükürmeni tercih ederim.
Ve ben de ağzıma topladığım ağız dolusu tükmüğü yüzüne püskürttüm. Hemen arkasına döndü, koşarak odayı terk etti. Bu evde yalnızdık, bu yüzden koştuğu yerde kimse yoktu. Neden bu kadar yalnızlığa koştuğunu bilmiyordum. Ben bu odadan hiç çıkmamıştım. Yanından hiç gitmemiştim.
Telefonum çaldı, eski arkadaşım arıyordu. Aylar sonra ilk çağrıydı, heyecan yapmıştım. ‘’A..Lo’’ derken kekeliyordum.
-Alo müşfik teyze, nasılsın canım?
Diye sordu arkadaşım. Adım müşfik değildi ama yine de konuşmaktan kendimi alamadım.
-İyiyim kızım sen nasılsın canım? Dedim ben de.
-Çok şükür teyzeciğim… Annemle laflıyorduk da aklımıza düştün, dur annem de selam vermek istiyor. Aloo. Canım! Benim sadakat. Nasılsın canım iyi misin?
-İyiyim iyiyim sadakat. Dedim ama nasıl olduğunu sormadım karşılığında. Canımı sıkmıştı bu uzayan muhabbet. Kısa bir sessizlik oldu, sadakat kaldığı yerden devam etti, kulakları sağır gibi:
-Ben de iyiyim canım. Şükür hamdolsun geçiniyoruz. …
Sonra telefonu kızı aldı yeniden, ki buna sevindim:
-Teyzeciğim bize gelsene diyorduk, ya da yorulurum diyorsan biz sana gelelim. Çok özledik.
Bu sırada sesleri duyan rıfık içeri yanıma gelmişti. Ben odada dolanıyordum, o da gıcırdayan çekyatımıza çöktü. Gıcırdadı. Hayırdır der gibi başını salladı, cevap vermedim.
-Tamam kızım, en iyisi siz gelin. Evet. O eski yerime yakın. Bu sefer otogarın dibinde oturuyorum. Solunda kalıyor. Hıhımm. Mavi bina, sezer apartmanı. Kat 5 kızım. Beni ararsın bu numaradan. Tamam. Oldu. Görüşürüz kızım. Annene selam söyle. Görüşürüz.
Telefonu nihayet kapattığımda nefes nefese ve kıpkırmızı kalmıştım. Rıfık’a döndüm:
-Misafirimiz var, dedim. Kim diye sormadı. Sadece ne zaman geleceklerini sordu, bunu bilmediğimi söyledim. Ve ikimizi de bir telaş sardı. Aceleyle kalkıp odayı temizlemeye başladık. O saçılmış kıyafetleri dolaba tıkıyordu ben viledaya su takviye ediyordum. Yorgunlukla çöktüğümüzde ev hala pisti ama en azından düzenli görünüyordu. Gülümsedik, keyfimiz yerindeydi. Derken telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildik. Koşarak yanıma geldi rıfık, açtım ve seslice okudum:
-Merhaba hanımefendi. Siz kimsiniz bilmiyorum. Müşfik teyzeme naptınız? Derhal cevap verin yoksa polise bildireceğim, yazıyordu mesajda.
Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım. Telaş içinde rıfık’a baktım. O sakin görünüyordu. Elimden telefonu alıp, pembe ojeli parmaklarıyla mesaj atan numarayı aradı. Kısa bir konuşma yaptı, kendinden emin bir şekilde vaziyeti anlattı. Karşısındaki yüksek sesin giderek azalmasına şahit oldum. Bu beni rahatlatmıştı. Telefonu kapattı, sadakatten nefret ettim diye söylendi. Güldüm ve tebrik ettim onu. Gözlerini devirerek ayaklandı. Bana müsaade dedi, bazı işlerim var. Tamam dedim, ne işi olduğunu sormadım. Birkaç saat sonra ayağında dışarı ayakkabıları, elinde siyah bir poşetle çıkageldi.